Pages

Home Features _POST FORMAT _Error Page Trending contact
Deneyimsel Tasarım Öğretisi İLİM

 İnsan gün aldıkça bu hayatta ömründen...

Daha iyi görmesi gerekmez mi, bugününü dününden...

Gelişmeli gelişler...

Öyle bir gelmeli ki insan gittiği yerden...

Bir sonraki gelişi bir öncekini aratmayacak ve fazladan faydalar içeren...



Ve gelişmeli gidişler...

Güneş gibi gelişi de faydalı gidişi de...

Birbirini takip eden günler, aylar, mevsimler ve senelerde...

 

Annesinin gelişine muhtaç yavru aslan...

Ve bir o kadar da geldiği gibi gidişine...

Gittiği yerden geldiğinde ise kendisi açken, önce yavrusunu doyurmasının izahı…

Gelişinin ve gidişinin hayırda olması...

 

 

İhtiyaçlıların en ihtiyaçlısı.

Potansiyel olarak geliş ve gidişi en hayırlı olanı...


İNSAN..!

 

Gelişince, gelişler ve gidişler, hayırda olanı görebilen...

Ve ötesinde bunu ihtiyaç sahibine verebilen...

Öyle bir  gelişim ki, kendi ihtiyacı olmasına rağmen başka ihtiyaç sahibini gözeten...

Sorumlu olduklarının yanı sıra, sorumlu olmadığı kişilerin dertleri ile de dertlenebilen...

 

Bunu yapan insanların sıfatı: hayırda yarışabilen...

 

Çok yönlü yarış...

Her yer bitiş çizgisi, her yer varış...

Asıl kazananın içerisinde bulunan herkesin olduğu bir yarış...

Niyetlerin iyi olduğu, toplamda kazandıran, fayda veren bir yarış...

Yetimin gözetildiği, darda olanın rahatlatıldığı, zorda olana kolaylık sağlandığı...


Ve insan..!

İmkanı olmasına rağmen imkanını kullanamayan...

Gözünün önündekini göremeyen veya görmezden gelen...

“Bize de lazım” deyip miktarlarını kendine arttıran...

Gelişmemiş, gelişler ve gidişler.

Hayırda yarışamayan...

 

İnsanın gözetiminde vesile olan insan...

Kazanması neredeyse garanti, eğer hayırda yarışırsan...

 

 


 

7
Share

Geçmiş dönemlerde, günümüzde ve gelecekte…

İnsanoğlu, beraberinde, yanında yöresinde, birileri olsun ister...

Bazen sohbet, muhabbet için, bazen dertleşme için, bazen derdine derman bulabilmek için... Bazen de birilerine derman olabilmek için…

 


O sohbetleri daha keyifli hake getiren ve güzelleştiren tavşan kanı bir bardak çay… O çayı demleyecek ve ikram edecek çaycıya da ihtiyaç duyulur…

Bir marangoz, işini ne kadar hem güzel hem de doğru yaparsa, yani işine ne kadar iyi yaparsa o kadar çok tercih edilir...

Ama o marangozunda iyi bir terziye ihtiyaç var…

Terzinin, sebze meyve ihtiyacını gören bir manava...

Manavında, sofrasına koyacağı taze fırından yeni çıkmış sıcacık ekmeği üreten fırıncıya ihtiyacı var...

Barınak için müteahhitte…

Tarım ve hayvancılık ile uğraşan çiftçiye…

Sağlık için doktora…

Daha hızlı ulaşım için uçağa ve onu kullanacak pilota…


 

Yoğun bir şekilde kullanıldıktan sonra bakıma alınan ağaç motoru gibi… Koşu sonrasında, yorulan atın tekrar enerjisini depolayıp bir sonraki yarışa hazırlanması adına ahırında beslenip dinlendirilmesi gibi…

İnsan da, günün yoğunluğu, hengâmesi bittiğinde… Akşam eve gittiğinde bakıma çekilmek ister…

Bu bakım ihtiyacı, insan doğduğu andan itibaren başlar ve son nefesini verinceye kadar devam eder…

 

İnsan, tek başına kendine yetemeyen… 

 

Zaman ilerledikçe ve yaş aldıkça, istekler de ihtiyaçlar da farklılaşabiliyor…

Etrafında, kendisine iyi geleceğini düşündüğü insanların olması isteği… 

Dahası, gönlüne hoş gelen karşı cins birisiyle aynı evi paylaşma arzusu…

Evlilik isteği…


Evlenmek, yani bir çatı altında beraber yaşamaya başlamak… 

Bazen sırtında yük taşıyacağın, bazen de sırtlarda yük olacağın müessese… 

Gülümsemenle evindekini neşelendireceğin, üzüldüğünde derdinle dertlendireceğin…

Tek başına yaşamakta zorlanacağın bu hayatta, en büyük destek görmeyi beklediğin…

Evlendiğin…


İyi günde, kötü günce. Hastalıkta, sağlıkta. Mutlulukta, mutsuzlukta… Süreçlerde her aşamada… Hayatının tamamında ortağın…

Evlendiğin…

 



Aynı yastığa baş koyduğun… Bazen de başını omuzuna koyduğun…

Evlendiğin… 

Yani Eşin…


En çok sana benzeyenin... En çok senden parça olan... En çok sende ondan olan…

Dış dünyada canının yanmasını gizlerken, bu acıyı yanında en rahat olarak dışa vurduğun…

Eşin…

 

Hayırlı ise eşin… 

Öyküyü kazanmanda ne büyük desteğin…

10
Share

 İnsan yaptığının karşılığını istediği gibi fazlasını da ister zaman zaman…

Hatta bazen hak ettiğinden fazlasını hakkı olarak görebilir de…

Elde edemeyince de “Hep benim hakkım yeniyor!” diyebilir de…

 

İnsan kolay elde etmeyi, kar olarak sayabiliyor zaman zaman…

Bu isteğinin mutluluğu da kolay getireceğini düşünebilir de…

Elinin altında bulunanı kendisinin zannedebilir de…

Bir çocuğun isteklerini elde etmek için uğraşı gibi. Ebeveynine türlü türlü oyunlar yapması. Bazen şirinlik, bazen de şımarıklık yaparak elde etme çabası.

Elde edemeyince bazen boynunu eğip kabul etmesi. Bazen de bu duruma çıngar çıkarması…

 

Bir çalışanın ücret artışında iyi bir oran talebi. İmkanlarının, mevcut halinden daha iyiye gitmesini istemesi…

 

Bir öğrencinin sınavdan sonra iyi bir sonuç istemesi. İyi bir okul okuyup mezun olma isteği. Sonrasında iyi bir kariyer…

 

Yani…

İnsan sonucun iyi bir şekilde olmasını ister süreçlerinde…

Sonucu getirecek gerekçeleri çok da önemsemeyebilir genelinde…

Oysa dağın zirvesine çıkabilmek için gidilecek bir yol olması gibi…

Ana yola çıkabilmek için ara yolların kullanılmak zorunda olması gibi…

Zayıf olan kasın kuvvetlenmesi için o kas grubunun ve ilişkili kaslarının daha çok çalıştırılarak güçlendirilmesi gibi…

Yeni okumaya başlamış bir kişinin hızlı okuyabilmesi için sürekli tekrarlar yaparak, doğru yöntemlerle okumasını hızlandırması gibi…

Yürümekte zorlanan bebeğinin birkaç ay sonra koşma evresine geçebilmesi gibi…

Başlangıçta kullanmakta zorlanılan aracın, kullanıldıkça bir süre sonra zorlanmadan kontrol edilebilmesi gibi… 

Her sonucu getiren sebepler vardır…

O sebeplere razı olanların elde edebileceği ayrı bir mutluluk, ayrı bir sekine…

 Sonucu gelmese bile…

İnsanı başarılı ve mutlu yapan…

İnsanın kendinde olanı keşfetmesi…

10
Share



Babası Kazım’ın askere gidecek olmasından çok mutluydu. Evet oğlunu on iki ay göremeyecek olmak zor olsa da bu durumun onun için daha iyi olacağı kanaatindeydi. Kazım 22 yaşında, 1,80 cm boylarında, biraz zayıfça, hafif kavruk tenli, kara kaşlı, kara gözlü fidan gibi bir delikanlıydı. Çok neşeli bir adamdı. Sıcakkanlı olduğu için insanlarla çok hızlı bir şekilde iletişime geçer, insanlar onunla sohbet etmekten keyif alırdı. Bunda erkek berberi olmasının da büyük bir payı vardı. Elinden kalitesiz iş çıkmazdı, birisi ona tek sefer tıraş olsun, artık berberini değiştirme kararı alırdı. Kısa zamanda onda randevusuz tıraş olmak imkânsız hale gelmişti. Tüm bu iyi huylarının yanında Kazım’ın bir problemi vardı: Alkol...

Cebi biraz para görmeye görsün, hemen kendini gazinoya ya da kulübe atardı. Para azsa deniz kenarında takılırlardı. Tabi bu başta çok sıkıntı yaratmıyor gibi gözüküyordu. Nasıl olsa çocuk çalışıyor, yoruluyor, para da kazanıyor, hafta sonu da içse ne olacak diye düşünmüştü babası. Cumartesi akşamı içer, pazar günü de öğlene kadar yatardı. Kime ne zararı vardı ki. Ancak iş tabi ki de burada kalmadı. Bir zaman sonra hafta içi de alkol almaya başladı. İşe geç gidiyordu uyanamadığı için, ama evde kalsa babası da kızardı. Bu sebeple arkadaşlarında kalıyordu. Patrona evde babam hastalandı diye yalan uyduruyor; babasına da patron bugün izin verdi diyordu. Yalan üstüne yalan. Berberliği de bozulmaya başladı. Dalıp gidiyor, müşterinin istediğine göre değil kendi kafasındakine göre kesiyordu. Girdiği üçüncü berber dükkanından da kovulunca, babası askere gitmesinin doğru olduğu kanaatine vardı. 



On iki ay süren askerlik Kazımı biraz toparlamıştı. Askerden gelmiş yine bir berberin yanına girmişti. Artık hafta sonları değil, ayda birkaç gün içiyordu. O kadar olur diye düşündü babası. Ne de olsa düzelmişti. Bu arada karşılarına, kendileri için fırsat olduğunu düşündükleri bir vaziyet çıktı. Son girdiği berberin sahibi dükkânı uygun fiyata devredecekti. Başka bir işe acil geçmesi gerektiği içinde fiyatı düşük tuttu. Kazım patron olmak istiyordu; babası ise nasıl olsa oğlum iyi bir berber, çalışır kazanır diye geçirdi aklından. Hemen biraz borç biraz da kredi ile dükkânı devraldılar. Üzerine de az bir masrafla çiçek gibi oldu içerisi. 

İşler üç ay çok iyi gitti. Kazım arı gibi çalışıyor, dükkânın borcunu çıkarmaya gayret ediyor, güzel de para kazanıyordu. Müşteriyi tutmuş, yanında da kendi gibi 2 tane gençten çocuk almıştı. Pazartesi’den cumartesi akşamına kadar çok sıkı çalışıyorlar, cumartesi gecesi de sabah kadar hep beraber içiyorlardı.

 

Kısa zaman sonra hafta içi içmeler iki güne çıktı.İçtiğinin ertesi gün ancak ikindi vakti dükkâna gelebildiği için kendi müşterilerini dağıtmaya başladı. Bir zaman sonra personellerinin tavırları hem kendisine hem de müşteriye karşı kötüleşmeye başladı. Çünkü personel şunu biliyordu, biz olmazsak bu dükkân dönmez.


Bir zaman sonra kazançları pahalı mekanlara yetmemeye başladı. Biraz daha sonra ise artık ucuz yerlerde bile içemez oldular. Dükkânda içmek çok parlak bir fikir gibi aklında belirdi. Perdeleri çekip sabaha kadar içiyorlar, sonra herkes ilk bulduğu yere kıvrılıp yatıyordu. Ancak olaylar burada kalmadı. Kahkahaların dozunu kaçırdıkları bir gün kapının yumruklanmasıyla sus pus oldular. Kapıya açmaya giden Kazım ‘’Kim ulan bu saatte gelen?’’ diye düşündü. Dükkân sahibi… Üst katta oturuyordu, sesleri duymuş olacak ki kontrole inmişti. Konuşmanın şiddeti gittikçe arttı. Kazım ertesi sabah sadece şu söylediğini hatırlıyordu: ‘’Parasını verdim lan ben buranın. İster saç keserim ister içerim sana mı soracağım Aslanım…’’


Dükkânı ertesi hafta boşalttılar. İçerdeki malzemeleri hem kredi hem de başkalarından aldıkları borçları kapatmak için sattılar. Ancak tabi çok az bir para etti. Hemen Kazım yediği haltın pişmanlığı ile yine başka bir dükkâna personel olarak girdi. Hem babasının baskısı hem de banka korkusu ile sıkı bir çalışma dönemine girdi. Dışardan bakan biri ne çabuk toparlandı diyebilirdi. Ama bu durum ilk değildi, hep benzer şeyleri yaşıyordu. Yine giderek artan alkol...


Tarih tekerrür etti. Benzer sebepler benzer sonuçlar doğurmaya mahkumdu. Elinde bir tek berberlik marifeti kalmıştı. Son girdiği yerden de kovuldu. Artık ne babası umrundaydı ne de bankalar. Eve dört günde bir geliyordu. Kim ısmarlarsa orada içiyorlardı. 


Bir gece yine alkol alırken bir arkadaşı aradı, ‘’Oğlum gelin lan, süper ortam var.’’ dedi. Bunlar sarhoş kafa ile arabaya atladılar. Şehrin öbür ucuna gideceklerdi. Yolu yarılamışlardı, tam bir kavşağa yaklaştıklarında kırmızı yandı, geçeriz diye hesap ettiler. Geçemediler. 


Tam geçerken bir araba bunların arka tamponlarına dokundu. 3 takla attılar. Kazım’ın kolu araba takla atarken camdan çıkıp kapı ile yol arasına sıkıştı. Gözünü açtığında göğsünde tarifi zor bir ağrı vardı. Her nefes alışında ciğerlerine bıçaklar saplanıyordu. Sonraları bunun kırık kaburga kemiklerinden olduğunu öğrenecekti. Kolunda inanılmaz bir acı vardı ve sıkı sıkıya sarmışlardı. Sağ kolunun iç tarafı boydan boya yırtılmış, bazı sinirleri yüksek derecede hasar görmüş ve kemikleri parçalı olarak kırılmıştı. Ancak tüm bu olanlara rağmen ameliyata alamıyorlardı. Çünkü bütün yoğun bakım servisleri doluydu. Acil servisin müşahede odasında 3 gündür yatıyordu, ağrı kesici ve antibiyotik vermekten başka bir şey yapmamışlardı. Doktorlar Kazım’ın kolu hakkında kendi aralarında tartışıyorlardı. Ne yapacaklarından şu an emin olmasalar da bildikleri şey şuydu: Kazım kalıcı bir hasara sahipti. Berberlik hayatı bir saat önce son bulmuştu. O ise bundan habersiz tüm bu çektiği acıların arasında bir şeyden çok pişmanlık duyuyordu. Kendi kendine şunu söyledi: Keşke kırmızı ışıkta geçmeseydik, hepsi bundan başımıza geldi...


12
Share

Bölüm 2

 

Hayran bırakıcı bir seçimler silsilesi var yaratılışta...

 

Yani yaratıcının yaptığı seçimler ...

Tasarımında iradesini kullanış şekli ...

Şaşırtıcı ve beğenilesi ...

Bu kadar akıl almazcasına olup bu denli anlaşılabilir ve akla uygun yaratması ...

Gerçekten şaşkınlıkla beğenilesi ...

 

Denizi kendine has özellikler ile yaratıp ...

O özellikleri onunla ilişkili kuranlara fayda sebebi yapmak ...


 

İşte bu gerçekten çok şaşırtıcı ...

Yani deniz yine kendine has özelliklere sahip olup , insana ve doğaya şerli olabilirdi ...

 

Tıpkı yerin kilometrelerce altındaki ateş gibi ...

Yerin üstünde olup yaşamı yok edebilirdi ...

Ama bunun yerinde fayda verebileceği şekilde konumlandırıldı ve yerin üstündense altına gizlendi...

Ayet 

İlginç bir yaratılış iradesi bu ...

Şaşkınlıkla beğenilesi ...

 

Her şeyin kendine has olan özellikleri ...

O özelliklere muhtaç ilişkileri ...

O ilişkilerden fayda gören birileri...

 

İlginç bir yaratılış ...

 

Öyle bir yoktan var ediş ki bu ...

Düşün ...

Hiç olmamış bir şey yaratıyorsun ...

Sonra ona kendine has özellikler veriyorsun ...

Sonra o özellikleri başka yaratılanlara fayda ve haz kaynağı kılıyorsun ...

 

Allah yaratırken ilişkileri ile birlikte yaratandır ...

 

İşte deniz de bunlara verilebilecek en iyi örneklerdendir ...

 

Ve sadece faydalar ile değil ...

Aynı zamanda çeşitli hazlar ilede donatılmıştır...

 

Yaratılışın bir diğer şaşırtıcı yönü budur ...

 

Sadece kazanç değil aynı zamanda estetik ve eğlence deönemsenmiştir ...

 

Peki nedir denizin hazları ?

 

Bir kere nereden bakarsan bak ...

Deniz her mesafede izleyene keyif verir ...

 

Her mesafede farklı güzellikleri açığa çıkacaktır ...

 

Örneğin deniz kenarı bir yolda araçla seyrederken yol kenarından denize bakmak ...

 

Her yeri kaplarmışçasına büyüklüğü ...

Üzerinden yansıttığı ışıkları ...

İnsana hoş gelen mavisi ile rengi ...

 

Bazen daha da yakından bakarsın denize ...

Kumsaldan , daha yakından ...

Biraz ayaklarını sokarsın ...

 


O suyun serinletici ve mutluluğu arttırıcı dokunuşuyla ...

Kıyıya vuran dalgaların oluşturduğu köpüklerde bir sürü çirkin renk olasılığı olmasına rağmen ...

 

Yaratıcının köpüklerde tertemiz beyaz rengini seçmiş olması ...

 

Köpüğüyle bile göze hoş gelmesi ne şaşırtıcı ...

 

Sonra biraz daha ilerleyip daha da yakından bakmak istediğinde ...

 

Gözlüğünü takıp suya girdiğinde...

 

Aşağıda bambaşka , sanki yepyeni bir dünya ...

 

Rengarenk balıklar ...

İnsanların süslenebilmesi için birbirinden güzel renkleri ile ...

 

Birbirlerinden güzel şekil ve işlemeleri ile mercanlar...

 

Kara ve hava canlılarından çok farklı balıklar ...

 

Kalamar mesela ...

Suda ilerlerken sanki etekleri sallanırmış gibi ilerleyen...

 

Görüldüğünde imkan olsa da elime alıp sevsem dedirten sevimliliğiyle boşlukta süzülmesi ...

 

Yaratılış gerçekten şaşırtıcı ve beğenilesi...

 

Hem faydalı...

Hem lezzetli ...

Hem eğlenceli ...

Hem de başka yaratılanlarla hayırda ilişkili ...

 

6
Share

 Üst düzey iyilerdendir deniz ...

Faydaları çok çeşitli ve çok şeye temas eden ...

Güzelliği ile asırlardır tüm duyu organlarına hoş gelen ...

Üst düzey fayda ve güzellikler ile dolu olan...

 

Hani derler ya faydaları saymakla bitmez ...

Deniz de benzer bir yaratılışa sahiptir ...

 

Bir kere içerdiği tuz ve barındırdığı mineraller sebebiyle vücudun arınma ve beslenme ihtiyacını destekler ...

İçerdiği minerallerin emici arındırıcı etkisi ile bedeni radyasyon , stres , elektromanyetik vb. ateş türlerinden arındırır ...

 

Vücudu tümüyle kuşatan tuzlu yapısı derinin kendini yenilemesine , daha diri bir hal almasına neden olur...

 

Düzenli girildiğinde insan vücudundaki anatomik dengeleyici sistemlerden dolayı , tuzlu suyun oluşturduğu salamura etkisi zıt etkiye sebebiyet verip cilde extra bir yumuşaklık ve canlılık verir ...

 

Suyu burun içi , geniz ve sinüslere çekildiğinde temizleyici özelliği sebebiyle oradaki tıkanıklarda çözücü etki yapar ...

 

İçinde hareket etmek hava boşluğunda hareket etmekten daha zor olduğu için neredeyse tüm kas gruplarını zorlar ...

 

Bu sebeple denizde hareket etmek toplu ve dengeli kas gelişimine destek olur ...

 

Faydaları ve eğlencesi sebebiyle yüzme , sporların âlası bile denebilir ...

 

Özellikle kumsaldan giriş yapılıyorsa , kumların yapısı ayaklardaki ölü derilerin zımparalanıp kazınmasına ...

Bu vesile ile de ayaklarda deri yenilenmesine neden olur ...

 

Yani ayak bakımı için de fayda özellikleri taşır ...

 

Suya girilmesi ile birlikte dışarıdan vücudu tümü ile saran soğuk su , bedenin kendini içeriden ısıtmasına neden olur ...

 

Vücudun iç ısısının yükselmesi ile birlikte içerideki zehirler ter bezleri ile dışarı kusulur ...

Yani vücuttaki toksinlerin atımı için de faydalıdır ...

 

Doğru ekipmanlar ile altına girildiğinde ise kişiyi bambaşka bir dünya karşılar ...

 

Su dışında olanların aksine daha farklı ve ilginç bir ekosistem ...

 

Gözlem yapmak ve üzerine düşünmek için yeni bir ortam oluyor olması kişinin irdeleme bedeli ödeyebilmesine bu vesile ile denilim hak edişinin çoğalmasına neden olur ...

 

Yani deniz doğru iletişimle ilmi bile arttırır ...

 

Bir diğer faydası ise içerdiği mesajlar ile insanı fabrika ayarlarına döndürmede yardımcı olmasıdır...

 

İnsan anatomisi ve ruhu tıpkı enstrümanlar gibidir ...

 

Zaman geçtikçe , kullanıldıkça , hareket ettikçe akorları yani ayarları bozulur ...

 

Bozulan akorların yeniden yapılandırılması gerekir ...

 

İşte deniz içerdiği mesajlar ile insanı akort edici bir yaratılışa sahiptir ...

 

Sahile vuran dalgaların sesleri insanın sakinleşmesine neden olan hormonların salınımını tetikler ...

 

Bu vesile ile kişi rahatlar ve gevşer keyiflenir...

 

Yani işitsel mesajlar ile insana fayda verir ...

 

Ama faydası işitsel mesajlardan ibaret değildir ...

 

Denize bakıldığında uçsuz bucaksız sadeliği insanın zihnini boşaltır ...

Yoğun ve kafa karıştıran gündemlerin içerisindeyken kişiye zihinsel temizlik ve rahatlama imkanı tanır ...

 

Durgun olmadığı , hiddetlendiği dev dalgaların köpürerek birbiri ile güreştiği anlarda ise insana insanlığını hatırlatan bir tarzı vardır ...

 

Kişiye Yaratıcının büyüklüğünü hatırlatan , kalpleri yumuşatan bir yapıdadır ...

 

Sadece işitsel ya da görsel değil ...

Dokunsal olarak da faydalar gizlenmiştir denize ...

 

İnsan içine girdiğinde bedensel anlamda da rahatlar...

 

Tüm kaslar ihtiyaç fazlası elektriğinden arındığı için gevşer ...

 

Gerginlik ve katılık yerini esneklik ve dinginliğe bırakır...

 

Acil durumlarda beslenme için de çok yönlü faydalara sahiptir ...

 

Çeşit çeşit canlıya ev sahipliği yapması sebebiyle insanlar için de geniş bir mutfağa sahiptir ...

 

Özellikle yolculuk ya da kıtlık zamanlarında başvurulabilecek bir market gibidir ...

 

Evet gerçekten de üst düzey faydalar ile doludur deniz ...

 

Peki deniz sadece faydadan ibaret midir ?

 

Hayır !

 

Faydalı olduğu kadar güzeldir de...

 

Peki denizin diğer faydaları ve güzellikleri nelerdir dersen ...

 

Yaz geldi : )

Şöyle bir deniz yap ...

Yüz , arın , beslen , eğlen ...

 

Sonra uğra, belki de Deniz Bölüm-2 yayınlanmıştır : )

6
Share
Daha Yeni Kayıtlar Önceki Kayıtlar Ana Sayfa

Bu Blogda Ara

Popular Posts

  • HASET
    Güncel tıp ilimleri daha ziyade somut hastalıklar üzerine yoğunlaşmış durumdadır...   Elbette soyut hastalıklarda güncel tıp biliminin d...
  • İLGİNÇ
      Aslında insanın az bilmesinde eleştirilecek bir şey yoktur... Her az bilen öğrenmeye yönelik gayreti ile ilmini arttırabilir...   Ki...
  • DENGE TAŞI
      Herkes... Neredeyse istisnasız herkes... Sevilmek... Sayılmak... Önemsenmek... İlgilenilmek... Aranılan... Özlenilen... Va...

Blog Arşivi

  • Aralık 2025 (1)
  • Kasım 2025 (6)
  • Ekim 2025 (15)
  • Temmuz 2025 (5)
  • Haziran 2025 (4)
  • Mayıs 2025 (4)
  • Nisan 2025 (4)
  • Mart 2025 (4)
  • Şubat 2025 (4)
  • Ocak 2025 (5)
  • Aralık 2024 (4)
  • Kasım 2024 (4)
  • Ekim 2024 (5)
  • Eylül 2024 (4)
  • Ağustos 2024 (3)
  • Temmuz 2024 (4)
  • Haziran 2024 (9)
  • Mayıs 2024 (9)
  • Nisan 2024 (8)
  • Mart 2024 (9)
  • Şubat 2024 (6)
  • Eylül 2022 (1)

Categories

Adalet Ailede Huzur Başarı psikolojisi Deneyimsel Tasarım Öğretisi Dtö Kim Kimdir fayda huy İlişkilerde Ustalık

SOSYAL SORUMLULUK PROJELERİMİZ

  • Üniversite Zirveleri

Popular Posts

  • HASET
    Güncel tıp ilimleri daha ziyade somut hastalıklar üzerine yoğunlaşmış durumdadır...   Elbette soyut hastalıklarda güncel tıp biliminin d...
  • İLGİNÇ
      Aslında insanın az bilmesinde eleştirilecek bir şey yoktur... Her az bilen öğrenmeye yönelik gayreti ile ilmini arttırabilir...   Ki...
  • DENGE TAŞI
      Herkes... Neredeyse istisnasız herkes... Sevilmek... Sayılmak... Önemsenmek... İlgilenilmek... Aranılan... Özlenilen... Va...
  • DAĞLAR GİBİ...
      Bazı sorular vardır hayatta... Herkesin cevap aradığı... Ama cevabı her merak edene verilmeyen...   Herkesin iştahını kabartan... ...
  • SANMA
      Her öveni dostun... Her had bildireni düşmanın... Her seveni aynı sanma...   Kimisi münafıklığından över... Kimisi dostluğundan terbiye ed...
  • FESAT
     Kendi yanlışları ve kendi çirkinlikleri sebebiyle... Köşeye sıkışmış kötülerin ana silahıdır fesat... Tıpkı bir akrebin kaçacak yeri ka...
  • AKORT
    Kim demiş ? Kim demiş eğlenmek veya dinlenmek haramdır diye...   Her üreten bunalır... Her bunalan eğlenmelidir...   Her hareket eden yorulu...
  • GİBİ
    Kül müsün ? Ay mı ? Yoksa güneş mi ? İnsanlar üçe ayrılır... Küller... Aylar... Güneşler...   Emici tüketiciler... Tıpkı...
  • NEDEN?
     İlginç bir yazı olacak bu... Vaktin varsa git bir çay koy kendine... Ya da belki bir kahve... Sen nasıl istersen... Hele birde deni...
  • ANATO-PSİKO RESET - IV
      Bölüm IV   Oooohhhhhhh... Sonunda ulaştın , zirveye vardın...   Elbisesinin uçlarından duvağına baktığın o heybetli gelinin... Ş...
Copyright © 2015 Deneyimsel Tasarım Öğretisi İLİM

Created By ThemeXpose