Pages

Home Features _POST FORMAT _Error Page Trending contact
Deneyimsel Tasarım Öğretisi İLİM



 Herkes...

Neredeyse istisnasız herkes...

Sevilmek...

Sayılmak...

Önemsenmek...

İlgilenilmek...

Aranılan...

Özlenilen...

Vazgeçilmeyen...

Terk edilemeyen...

Güvenilen...

Hoş tutulan...

Alttan alınan...

Olmak istiyor...

 

İnsan oğlu ister...

Çoğu zaman sınırsızca...

Çoğu zaman bedelsizce...

Çoğu zaman düşünmeden...

 

Bu insanın genel eğilimidir...

 

İnsanoğlu ister..

Hemde çoğu zaman hesapsızca...

Çoğu zaman gerçek dışı...

Çoğu zaman istediklerini hak etmediğini içten içe bilerek...

 

Peki bu istekleri kimler hak ediyor ?

İstemenin ötesinde , kim bu ayrıcalıkların bedelini ödüyor ?

Kimler ve nasıl...

 

Sevilmeyi...

Sayılmayı...

Önemsenmeyi...

İlgiyi...

Hoş tutulmayı...

Ve çok daha fazlasını...

 

Kim ve nasıl hak ediyor ?

 

Çünkü tüm bu istekler özel bedeller gerektiriyor...

 

Nedir insanı önemli yapan ?

Nedir insanı kıymetlendiren ?

Nedir insanı üzerine risk alınamayanlar listesine sokan ?

 

Tüm bu isteklere giden yol denge taşı olmaktan geçer...

 

Bulunduğu sistemde dengeyi sağlar nitelike bir birey olmak...

 

Ne gibi mi ?

Nasıl mı ?

 

Mesele Jenga oyunu...

 

Kibrit kutusu büyüklüğüne 54 tane tahta parçasının 3'er li sıralar halinde üst üste dizilerek bir kule oluşturulması... 

Sonrasında her oyuncunun sırası geldiğinde kuleyi devirmeden , dengesini bozmadan tahtaları birer birer çekip alması...

Peki hangi parça en önemlisi ?

O 54 adet tahta parçasından hangisi en kıymetlisi ?

 

Kule çökmeden önceki en son parça...

Yani sistemin yükünü omuzlamış olan...

Yokluğu ile sistemin çöktüğü parça...

İşte o parça dengeyi ayakta tutan parça...


Ya da anatomide kalp mesela...

Elbette anatomideki her parça önemli...

Parmaklar...

Kollar...

Bacaklar...

Böbrekler...

Dalak...

Ve çok dahası...

 

Hepsi önemli...

Fakat kalp o sistemde denge taşı...

 

Yokluğunda diğer parçalarında varlığını sürdüremediği...

Yani sistemde sürekliliği sağlayan en önemli parça...

Nedir o parçayı özel yapan...

Yokluğunun zararlı , varlığının ise faydalı olması...

 

İnsanın ilişkilerdeki tüm bu istekleri için gereken bedeller bu sıfat etrafında toplanır...

 

Denge taşı !

Varlığı faydalarla...

Yokluğu , yeri doldurması zor olan kazançlardan mahrum kalınması sebebiyle oluşan zararlarla dolu...

 

Ne kadar denge taşısın ?

 

Varlığının faydaları neler ?

İnsanlar sana yakınlaştığında toparlanıyor mu mesela...

Onlara fayda sağlayacak yeni ilimler öğreniyor mu...

Çözümsüzlüğünde boğulduğu sorunlarında çözüme ulaşabiliyor mu...

Zorlandıkları kolaylaşıyor mu...

Sana yakınlaşanlar güçleniyor mu mesela ?

Anatomik , psikolojik , sosyolojik , ekonomik olarak...

Dün yapamadıklarını bugün yapar hale geliyor mu...

Morali bozuklar moral...

Mutsuzlar mutluluk...

Ümitsizler bahtiyar oluyor mu...

Senin insanların hayatındaki varlığın onları daha mutlu ve daha başarılı yapıyor mu ?

Sana yakınlaşan gerçeğe...

Sana yakınlaşan Rabbine yol tutuyor mu...

Çeşitli konularda ödemek istemedikleri yada ödemekte zorlandıkları bedellerde senden destek görüyor mu...

Senden gördükleri ile beyazda yeni fikirler üretiyor mu...

Yönetimini modelleyip yöneten...

İkramını modelleyip cömertleşen...

Sabrını modelleyip gelişen...

Deneyim transferi ile ilerleyen bir ivme yakalıyor mu...

Birileri seninle kurduğu bağdan mutlaka borçlu ayrılıyor mu...

Toplamda verdiklerin hep aldıklarını geçiyor mu ?

 

O zaman denge taşının ilk parçası tamamlanmış demektir...

Sen kıymetli bir insansın demektir...

Kıymetli yani varlığı faydalı...

 

Fakat denge taşı olmak için kıymetli olmak yetmez...

İnsan birde önemli olmalı...

Yani yokluğunun da yan etkileri olmalı...

Sadece varlığı faydalı değil...

Yokluğu da karşısındakileri arayışa sokmalı...

 

Nasıl mı ?

İnsanlar senden uzaklaştığında geri düşüyorlar mı mesela...

Kimsenin yapamadıklarını yapman sebebiyle benzerini bulamıyorlar mı...

Ödediğin bedeller , bedel öderken ki disiplinin , süreç içindeki tevazün seni benzeri pek bulunmaz yapıyor mu...

Çok işe yarayıp , az işe yarayan gibi gizlenebiliyor musun mesela...

Hem ihtiyaç giderip hem hoş tutuyor musun...

Büyük işleri küçük egolarla başarabiliyor musun...

Övgüyü hak edip ondan kaçabiliyor...

Popülerlikten sakınıp sadece Rabbine oynayabiliyor musun...

Büyük bedelleri düşük ücretlere...

Büyük ikramları küçük sevimliliklere...

Hatta çoğu zaman hak etmeyenlere bile lütufkar olabiliyor musun...

İnsanların haddi aşan hataları bir disiplin oluşturmadığı müddetçe süre veren...

Herkesin hatasını görecek ilme rağmen hataları görmezden gelen...

Kimin gerçekte ne olduğunu bilen ama bunu yüze vurup incitmeyen...

Bulunduğu yere fazla gelmeyi prensip haline getirmiş...

Prensiplerinin ödemesinide sadece ve sadece Rabbinden bekleyen biri olabiliyor musun...

 

Neden biliyor musun ?

Çünkü bunlar dış dünya toplumlarında sık rastlanılmayan detaylar...

 

Yani sende varsa ve sen insanlardan uzaklaştıysan...

Uzaklaştığındaki kayıplar geri doldurulamayan kayıplar...

Bu sebeple yokluğunun zararı olan...

Yani önemini arttıran davranışlar...

 

Yokluğunda yeri dolduruluması mümkün olmayan faydaları sebebiyle...

Uzaklaştığı kişide kayba yani dolaylı yoldan yokluğu zarara sebep olanlar...

 

İşte bunlar sistemde denge taşı olanlar...

Hem kıymetli hem önemli olanlar...

 

Sevilen...

Sayılan...

Önemsenilen...

Aranan...

Özlenen...

 Güvenilen...

Hoş tutulanlar...

 

Bunları istediği için değil...

Bizzat bedelleri ile hak ettiği için ulaşanlar...

 

En ilginci de ne biliyor musun ?

 

Bu insanlar aslında sadece Rabbinin beğenisini arzulayanlar...

 

Bırak yaratılan tarafından beğenilmeyi arzulamayı...

Bizzat yaratılanın övgüsünden rahatsız olanlar...

 

Eylemlerini sadece Rabbine saklamaya çalışanlar...

 

Yaratıcının beğenisinin getirilerinin tadını alınca...

Kalan her şeyin tadını unutanlar...

Onlar denge taşı olanlar...

 

Peki merak ediyor musun...

Nedir yaratıcı seni beğenince hayatında olanlar ?

 

Devamını istiyorsak yorumlarda bekleniyor sunuz : )

 

 

29
Share

 Sana, bir yarıştan bahsedeceğim ama bildiğin diğer tüm yarışları unut...


 

Öyle bir yarış düşün ki asla kazanamayacaksın...

Aynı zamanda, asla kaybedemeyeceksin...

Kulağa garip geliyor değil mi ?

 

O nasıl bir yarış ki hem kazanması garanti hem de kaybetmesi...

 

Cömertlik...

Cömert, başkalarına harcayan kişiye denir...

Kendi bedelleri ile kazandığı imkanları, başkalarının lehine tüketen...

 

Bazen, morali bozuk birisine mutluluğundan...

Bazen, tıkanmış birine ilminden...

Bazen, karanlıktakine ışığından...

Bazen, ümitsizliğe düşmüşe ümidinden...

Bazen, ekonomik zorluktakine rızkından...

 

Yani...

Karşıdaki neye muhtaç ise o muhtaçlığı hafifletecek şekilde, kendindeki imkanlardan sarf eden...

 

Cömertlik, kârı tetikler...

Neden mi ?

 

Çünkü hayatın ana yasalarından birisi, yaratıcının kimseye borçlu kalmamasıdır...

Hem dünya hayatında hem sonrası için...

Ödenen her bedel, yapılan her ikram...

Hardal tanesi küçüklüğünde hatta zerre kadar bile olsa...

Kişiye, eksiksiz olarak geri ödenir...

 

Çünkü ALLAH Adildir...

Hak edene, hak ettiğini, eksiksiz bir biçimde teslim eder...

 

Doğru...

YARATICI, kimseye borçlu kalmaz...

Ama onun kendine belirlediği tek prensip, adaletli olması değildir...

ALLAH, hem Adil hem de Keremdir...

 

Kerem...

Yani mutlaka ikramlayan...

Kişilere, sadece hak ettiklerini eksiksiz ödeyen değil, aynı zamanda hak ettiklerinin bir kaç tık üstünü veren...

Sadece bedelleri sonuçlandıran değil, birde sonuçlandırırken hakkının fazlasını veren...

 

Bu sebepten, kim kendi imkanları ile cömertlik yapsa, uzun vadede hep verdiğinden fazlasına mahkum olur...

 

Doğru...

ALLAH, hem Adil hem de Keremdir...

Ama onun kendine prensip edindiği marifetler bunlarla sınırlı değildir...

 

O, adaletinden çok Kerem...

Keremin daha çok Latiftir...

 

Latif...

Yani hesapsızca, kayıt dışı ikramlayan...

Sadece ödenen bedellerin, çekilen sıkıntıların üzerine +1 veren değil...

Sadece, hayırda faiz ödeyen değil...

 

Kişi hiç bedel ödemese bile, hiç sıkıntı çekmese bile hatta bizzat Yaratıcısını inkar bile etse...

Yine de ona hesapsızca ikramda bulunan...

 

ALLAH, sadece bedel ödeyenlere değil...

Sadece onu arayıp, bulup, kabul edenlere değil...

 

Bizzat, onun verdiği imkanlar ile ona büyüklük taslayanlara da cömerttir...

Hak ettikleri acıları hafifletir...

Onları, cezada ikramlar...

Toparlanmaları için onlara musibetler verir...

Onları, hidayetle ikramlar...

Hak etmemelerine rağmen nefes, yiyecek, duygu, sağlık ve dahasını verir...

Rızıklandırmasıyla ikramlar...

 

İnsan, cömertlik yaptığında 3 ana yasa devreye girer...

1-    Adil

2-    Kerem

3-    Latif

 

Buda kişinin ödediği bedellerle...

Özelliklede,  yaptığı ikramlar neticesinde, hep daha fazlasına ve daha iyisine mahkum olmasına sebep olur...

 

İnsanın cömertliği, aslında kendisine fayda verir...

 

Bir diğer gerçeklik ise o dur ki...

Her cömert, ikramda bulunduğu konuda, rakipleri ile yarışa girmiş demektir...

 

Ne zaman birisi bir ikramda bulunsa, bu aynı zamanda diğer cömert sıfatına sahip herkesle de bir yarışa girdiği anlamına gelir...

 

Hayırda yarış...

 

Fakat işin ilginç yanı ise şudur...

 

Bir diğer Cömert...

Yani...

Cömertlerin Âlası...

Kerem olan ALLAH’tır...

 

Buda demektir ki kişi ne zaman ikramda bulunsa hem diğer cömert insanlarla...

Hem de ikram sahibi olan RABBi ile de bir yarışa girmiş demektir...

 

İşte işler burada sevimli bir gariplik kazanır...

 

Hem kazancın garanti hem de mağlubiyetin garanti olduğu, eşsiz benzersiz bir yarış başlar...

 

Her cömert, dününe göre daha zengin olur ama asla cömertlikte RABBini geçemez...

 

Her ikram sahibi, dününe göre daha iyi imkanlara sahip olur ama ikramda asla RABBini geçemez...

 

Her hayır sahibi, aslında RABBi ile yarışır...

Hep kazanır ama asla RABBini geçemez...

 

Yaratılanlar, RABBini asla geçemez yani asla yarışın galibi olamaz...

 

Ama...

 

Her hayırda RABBi ile yarışan, hep dününe göre daha fazlasına sahip olduğu için...

Aslında, her girdiği yarışta aynı zamanda galip olur...

 

İşte bu garip...

Güven ve huzur veren...

Hem asla kaybetmeyeceğin...

Hem de asla kazanamayacağın bir yarış...

 

Bu, yaratılanın Yaratıcısı ile güzeller güzeli bir kıvamda hep lehine olan bir yarış...

 

Hiç bir cömert yok ki kaybetmedi...

Hiç bir cömert yok ki kazanamadı...

 

Kendi dününe göre hep daha iyi...

RABBine kıyasla hep daha aşağıda kaldı...

 

Cömertler, bu yarışta hem kazandı...

Hem de hiç kazanamadı...

 

: )

19
Share

Dünyada pek çok durum için pek çok sıfat vardır...

Kişileri , olayları , varlıkları tanımlamak ve adlandırmak için özelliklerine göre belirlenen sıfatlar...

Her sıfat bir varış noktasıdır aslında...

İnsanların özgür iradeleri ile yaptıkları seçimler neticesinde vardıkları sonuçlar...

Ve o sonucun özelliklerine göre aldığı sıfatlar...

 

Özelliklere ve duruma göre verilen ...

Kişinin ölçülerine genel bir isim koyan...

Hak edilmeden söyleniyor ise sahte...

Hak edişe göre ise ayırt ettirici ve açığa çıkarıcı bir isim...

 

Bazıları iyi...

Bazıları çok iyi...

Bazıları kötü...

Bazılar ise çok kötü...

Bazıları ise çok , çok , çok kötü...

 

İşte fasık çok , çok , çok kötü bir varış noktasının ismidir...

 

Uzun uğraşlar sonucu ulaşılan...

Hatada ısrar gerektiren...

Zararı çok...

Faydası az...

Kendini gizleyen ama gizlense de ölçülebilen bir sonuçtur fasıklık...

 

Peki nedir bu sıfatı hak edenlerin alameti farikaları...

Yani fark ettirici, ayırt edici belirtileri...

 

Fasığın en baskın özelliği yalancılıktır...

Yalanı ustalaştırmış olması...

Yani hayatındaki sahte söylemlerin gerçeğinden fazla olması...

Haktan çok batılca konuşması...

 

Bir diğer özelliği sözüne sadık olmayışıdır...

Çok söz vermesi fakat bunları tutmaması...

Akit verdiği konularda akdine sağdık kalmaması...

Sözü de akidi de kolay verip kolay bozması...

Sahtelikte davranışları için pişmanlık duymaması...

 

İşte bu çok tehlikeli aslında...

Siyahı normalleştirmesi sebebiyle rahat yapması ve utanmaması...

Siyahlıklarına hep kendini ikna edecek mazeretler bulması...

 

Sadece yalancı değil...

Sadece sadakatsiz değil...

 

Bir diğer kötü özelliği uyumsuz olması...

Düzene , beyaza hatta yaratılışa...

Toplum lehine olan kuralları önemsemediği gibi...

Yaratılış yasalarına da uyumsuz olması...

 

Gün döngüsüne mesela...

Yada kişisel bakıma...

 

Geceleri yaşayıp gündüzleri uyuması...

Temizlenmek yerine çirkini süsleyip , pisliği kapaması...

 

Duş almaması sebebiyle oluşan ağır kokuyu parfümeri ile kapaması...

Tıpkı verdiği sözleri bahaneler ile kapama çabası gibi...

 

Temiz olmak yerine süslenmesi...

Tıpkı kötü çıkarlarını gizlemesi gibi...

 

Kötü çıkar demişken...

Bir diğer özelliği ilişkilerde sadece kendi çıkarlarını düşünüyor olması...

Bağ kuruduğu kişilere sadece zarar veren...

Onların imkanlarından faydalanıp karşılığını ya hiç ya eksik veren...

Ve tüm bu zararına rağmen kendini alacaklı sanması...

Hem suçlu olup hemde üste çıkmaya çalışması...

 

İnsanları kandırmak için kendini gizleme isteği...

Kendini gizlemek adına yaptığı yatırımı...

Ama yasalardan kaçamadığı için kötü niyetini bizzat kendi ağzından kaçırması...

 

Bu yaratıcının bir diğer kaçınılmazı...

Kendine gizleyen fasığa , bizzat kendi ağzından niyetini ihbar ettirip onu açığa çıkarması...

 

Bir diğer özelliği saçmalaması...

Küçücük faydalarını tartışmada konu yapması...

1000 aldığına 1 vermişken...

Tartışmada o 1 i öne atması...

Geriye kalan 999 yok sayması...

Saçmalaması...

Yani gerçek aşikarken kıvırması...

 

Bir diğer özelliği sevmediğine gücü yetiyorsa zorba...

Gücü yetiyorsa hain olması...

Gücü yetiyorsa eziyet etmesi...

Yetmiyorsa yüzüne gülüp arkandan vurması...

 

Çok tehlikeli...

Çok zararlı...

Ve en önemlisi o sıfata varmak için kişinin çok çaba ve çok zaman harcaması...

 

Toparlanması imkansız değil ama beyazda net kararlar gerektiriyor olması...

Net kararlar üstüne büyük pişmanlıklar...

Büyük pişmanlıklar birlikte büyük utançlar...

Hepsinin üstüne beyazda büyük bir çaba ve mücadele gerektiriyor olması...

 

İmkansız değil...

Değil ama...

Zorlu bir dönüş karmaşası...

 

En üzücü yanı ise sınavı kazanmaktan uzaklaşması...

Adım adım gerçekten...

Adım adım başarıdan...

Adım adım mutluluktan...

Adım adım bereketten...

 

Yani sınavı kazanmak için gereken tüm bileşenlerden ayrışması...

 

Şerli sıfatların belki de en zararlısı...

Fasık...

İlişkilerde fayda vermesi yasaklanmış olması...

İnsanlara göz aydınlığı değil , yük olması...

 

Fasık...

Her ne kadar gizlense de...

Gerçek ilimlerle kaçınılmaz...

Açığa çıkması...

 

 

23
Share

Bölüm 2

 

Nerde kalmıştık ?

Her formu faydalı olanın en faydalı formu...

Yani suların âlâsı olan kar...

Yaratılış itibariyle bir çok konuda insana iyi gelen...

 

Faydalı...

Keyiflendirici...

Umutlandırıcı...

Temizleyici...

Güçlendirici...

 

Peki nedir karın sahip olduğu bu iyiliklerin hikmetleri ?

 

Karın en belirgin özelliği renginin beyazlığıdır...

Yağdığı bölgede her yeri bembeyaz bir örtü ile kaplar...

Kar beyazı , insan psikolojisinde algılandığında sakinleştiren ve geleceğe karşı daha ümitvari bir bakışla bakmasına sebep olan bir renktir...

 

Sadece görüntüsünü algılamak bile kişide sakinleşmeye ve gerçek bir zemine dayanmayan sahte kaygıların azalmasına neden olur...

 

Algıladıkça kişinin sahte kaygıları azalır...

 Sahte kaygılar azaldıkça duygular pasifleşir...

 Duygular pasifleştikçe bilinçler açılır...

 

Yani kar beyazı dolaylı yoldan bilinç açan bir renk ayarına sahiptir...

 

Taze yağmış kar üstünde yürürken her adımda çıkan o hışırtılı ezilme sesi...

 

“Kkrrrrrşşşşşttttt”

 

İşte bu ses tekrarlı olarak algılandığında kişide yazılımı akort edici etki oluşturan bir tınıya sahiptir...

 

Atılan her adımın taze ve temiz bir yüzeye oluyor olması kişiye içten içe keyif verir...

 

Binlerce kar tanesinin göklerden süzülerek yerdeki konumunu alması...

 

Her bir kar tanesinin bir diğerinden farklı olması...

 

Bu denli büyük bir hava olayının tepeden tırnağa fayda ile dolu olması düşünüldüğünde...

 

Böyle bir organizasyonun kusursuzca opere edilmesi ve operasyonun bu denli yaratılan lehine oluyor olması kişiye yaratıcıyı hatırlatır...

 

İlginç bir şekilde kar Rabbi hatırlamak ve gerçeği irdelemek içinde tetikleyici ve çok yönlü delillere sahip bir yapıya sahiptir...

 

Karın yağması ile birlikte etrafa hakim olan serinlik insan vücudunu tümüyle kuşattığı için tüm iç sistemler daha güçlü çalışmak zorunda kalır...

 

Soğuk havada hareket için iç ısınında buna uyum sağlaması gerekir...

 

Buda vücudun bağışıklık sisteminin zorlanmasına bu vesile ile de gelişmesine neden olur...

 

Karın soğuğu ile mücadele etmek zorunda kalan beden performans arttırımı sebebiyle güçlenir...

 

Ek olarak karlı zeminde hareket ediyor olmak normal bir zeminde hareket etmekten daha zor olduğu için kaslarda alışılmışın dışında bir performans sergilemek zorunda kalır...

 

Kara batan ayağı çekmek ve bir sonraki adımı atmak için vücut diğer kas gruplarından da destek alır...

 

Her bir adımda ayak tabanından trapez kaslarına kadar ...

 

Baldırlar...

Kalçalar...

Bel bölgesi...

Kasıklar...

Sırt...

 

O mücadele içinde zorlanır...

Zorlandığı için gelişir...

 

Yani kar içinde hareket ediyor olmak anatomik olarak ta insanı güçlendiren bir aktivitedir...

Kas sisteminin güçlü oluyor olmasının avantajlarından başka bir yazıda ayrıca bahsederiz...

 

Havanın soğukluğunun bir diğer avantajı ise vücut iç ısısının yükselmesi ile birlikte içerden dışarıya doğru başlayan bir atım hareketidir...

 

Bu iç hareket normalin ötesinde bir ayarda olduğu için vücuttaki toksinlerin büyük çoğunluğu bu yolla dışarı atılır...

 

Tıpkı grip olunduğunda kişinin ateşinin yükselmesi ve toksinlerin dışarı atılması gibi...

 

Yükselen vücut ısısı ile gerçekleşen dışa dönük iç hareket çok yönlü olarak kişiyi temizler...

 

Solunum...

Ter...

Dışkı...

İdrar...

Ve benzeri zehir atım kanalları ile tüm atıklar dışarı atılır...

 

Yani kar kişiyi anatomik olarak ta temizleyen bir niteliktedir...

 

Karın yağdığı bölgede havadaki serbest nemde bu durumdan payını aldığı için soğukla birlikte yeniden yapılanan su molekülleri daha üst kalite bir iç dizayna kavuşur...

 

Buda temas ve solunum yolu ile insan vücudundan içeri girdiğinde , kişinin vücudundaki su stoğunun içeriğini etkiler...

 

Yani insanın su stokları ala formu ile revize edilir...

 

İnsan bedenindeki suyun, içeriksel olarak kalitesinin artıyor olması da bir çok gizli faydaya sahiptir...

 

Karın bir diğer faydası, yağdığı çoğrafya üzerindeki toprağa, bitki örtüsüne ve bakteri florasına olanlarıdır...

 

Ama bu sırlar için bölüm üçte görüşmek dileğiyle...

10
Share
Daha Yeni Kayıtlar Önceki Kayıtlar Ana Sayfa

Bu Blogda Ara

Popular Posts

  • HASET
    Güncel tıp ilimleri daha ziyade somut hastalıklar üzerine yoğunlaşmış durumdadır...   Elbette soyut hastalıklarda güncel tıp biliminin d...
  • İLGİNÇ
      Aslında insanın az bilmesinde eleştirilecek bir şey yoktur... Her az bilen öğrenmeye yönelik gayreti ile ilmini arttırabilir...   Ki...
  • DENGE TAŞI
      Herkes... Neredeyse istisnasız herkes... Sevilmek... Sayılmak... Önemsenmek... İlgilenilmek... Aranılan... Özlenilen... Va...

Blog Arşivi

  • Aralık 2025 (1)
  • Kasım 2025 (6)
  • Ekim 2025 (15)
  • Temmuz 2025 (5)
  • Haziran 2025 (4)
  • Mayıs 2025 (4)
  • Nisan 2025 (4)
  • Mart 2025 (4)
  • Şubat 2025 (4)
  • Ocak 2025 (5)
  • Aralık 2024 (4)
  • Kasım 2024 (4)
  • Ekim 2024 (5)
  • Eylül 2024 (4)
  • Ağustos 2024 (3)
  • Temmuz 2024 (4)
  • Haziran 2024 (9)
  • Mayıs 2024 (9)
  • Nisan 2024 (8)
  • Mart 2024 (9)
  • Şubat 2024 (6)
  • Eylül 2022 (1)

Categories

Adalet Ailede Huzur Başarı psikolojisi Deneyimsel Tasarım Öğretisi Dtö Kim Kimdir fayda huy İlişkilerde Ustalık

SOSYAL SORUMLULUK PROJELERİMİZ

  • Üniversite Zirveleri

Popular Posts

  • HASET
    Güncel tıp ilimleri daha ziyade somut hastalıklar üzerine yoğunlaşmış durumdadır...   Elbette soyut hastalıklarda güncel tıp biliminin d...
  • İLGİNÇ
      Aslında insanın az bilmesinde eleştirilecek bir şey yoktur... Her az bilen öğrenmeye yönelik gayreti ile ilmini arttırabilir...   Ki...
  • DENGE TAŞI
      Herkes... Neredeyse istisnasız herkes... Sevilmek... Sayılmak... Önemsenmek... İlgilenilmek... Aranılan... Özlenilen... Va...
  • DAĞLAR GİBİ...
      Bazı sorular vardır hayatta... Herkesin cevap aradığı... Ama cevabı her merak edene verilmeyen...   Herkesin iştahını kabartan... ...
  • SANMA
      Her öveni dostun... Her had bildireni düşmanın... Her seveni aynı sanma...   Kimisi münafıklığından över... Kimisi dostluğundan terbiye ed...
  • FESAT
     Kendi yanlışları ve kendi çirkinlikleri sebebiyle... Köşeye sıkışmış kötülerin ana silahıdır fesat... Tıpkı bir akrebin kaçacak yeri ka...
  • AKORT
    Kim demiş ? Kim demiş eğlenmek veya dinlenmek haramdır diye...   Her üreten bunalır... Her bunalan eğlenmelidir...   Her hareket eden yorulu...
  • GİBİ
    Kül müsün ? Ay mı ? Yoksa güneş mi ? İnsanlar üçe ayrılır... Küller... Aylar... Güneşler...   Emici tüketiciler... Tıpkı...
  • NEDEN?
     İlginç bir yazı olacak bu... Vaktin varsa git bir çay koy kendine... Ya da belki bir kahve... Sen nasıl istersen... Hele birde deni...
  • ANATO-PSİKO RESET - IV
      Bölüm IV   Oooohhhhhhh... Sonunda ulaştın , zirveye vardın...   Elbisesinin uçlarından duvağına baktığın o heybetli gelinin... Ş...
Copyright © 2015 Deneyimsel Tasarım Öğretisi İLİM

Created By ThemeXpose