Pages

Home Features _POST FORMAT _Error Page Trending contact
Deneyimsel Tasarım Öğretisi İLİM

 Aslında insanın az bilmesinde eleştirilecek bir şey yoktur...

Her az bilen öğrenmeye yönelik gayreti ile ilmini arttırabilir...

 


Kişi haddini aşmaz doğru yolda ilerler ise...

Dün az bilen bugün dününe göre çok...

Yarın ise bu gününe göre daha çok bilenlerden olur...

 

Eleştirilmesi gereken bilmeyenler değil...

Az bilmesine rağmen öğrenmeye gayreti olmayandır...

Daha tehlikelisi ise az bilgisi ile kendinden emin olandır...

 

Yani haddini aşan...

Bilgi ve delil yetersizliğine rağmen kişisel zanlarda eminlik...

İşte bu fasıklığın bir diğer alametidir...

 

Az ilim ve sığ deliller ile sahte hükümler verenler cahil...

Bu hükümlerde kendini haklı zannedenlere ve hükmünü savunanlar kara cahil...

Hükmü savunurken kendinden gerçek manada emin olanlar ise fasık kimselerdir...

 

Eleştiriyi hak eden bilmeyenler değil...

Öğrenmeye karşı tok olan...

Bilmediği konularda konuşan...

Ve yanlışı savunan kişilerdir...

 

Kara cahillik ve fasıklıktan uzaklaşmanın bir diğer faktörü...

Algıda adalet ve haddini bilmektir...

 

İnsan ilminin az olduğu konuda yorum yapmaktan ve hüküm vermekten kaçınmalı...

O konu ile ilgili ölçü ve ilimlerini arttırmaya çalışmalıdır...

 

İlmi yetersiz olanın hükümde ortağı şeytan olur...

Şeytan boşlukları doldurmayı...

Cahilce genellemeler yaptırtmayı...

Hakkında kesin bir bilgi sahibi olunmayan konularda konuşulmasını Sever...

 

Ve insanlara da bu amelleri süslü gösterir...

Kişilere hatada kendini haklı hissettirir...

Hemde hiç bir tutarlı delil olmamasına rağmen...

 

Az ilim sebebiyle birbirine benzetilen...

Kara cahiller ve fasıkların...

Hakkında yorum yapmayı sevdiği konular ise genelde tabi ki de üst düzey beyazların ahvalleri olur...

 

Çünkü şeytan en çok beyaza haksızlık yapılacağı...

Veya yaratıcıya iftira atılacağı zaman büyük bütçeli kötü amel süsleme yatırımları yapar...

 

Günahın büyüklüğü şeytanında süsleme çalışmalarındaki bütçesinde çok cömert olmasına sebebiyet verir...

 

İşte o birbirine benzetilen...

Oysa zerre kadar alakası olmayan bir diğer şey...

 

Popülerlik ve bilinirliğin farkıdır...

 

Şeytanın oyuncağı olmuş olanların hakkında konuşmayı sevdiği...

İftiraları ile benzerlik ispatlamaya çalıştığı...

Aslında hiç bir benzerliği olmayan bu iki sıfat...

 

Popüler mi ?

Bilinir mi ?

 

Çok şükür ki...

Tıpkı diğer tüm yaratılmışlarda olduğu gibi...

Popülerlik ve şan birbirinden farklı ve farkları ölçülebilirdir...

 

Popülerlik bedelinin ötesinde tanınmak demektir...

Şan ise bedel ile gelen ündür...

 

Biri kişiyi alçaltmak için kurulan bir tuzak iken...

Diğeri birikmiş bedellerin ödemesi olan bir sonuçtur...

 

Popülerlik siyahtan...

Şan beyazdan gelir...

 

Peki nedir popülerliğin alametleri...

 

1-Kişinin bedelinden fazla tanınması...

2-Kişinin fayda vermediği kişiler tarafından yani onu tanımayanlar tarafından abartılı övülmesi...Yani yalancıların ve sahtekârların kalbinde yerinin olması...

3-Yaratılanın beğenisine karşı aşırı açlık. İnsanların beğenisini almak için her seferinde daha büyük azgınlıklar yapması...

4-Beğenilmediğinde öfkelenmesi , hakiki eleştiriye kapalı olması...

5-Çok hızlı yükselmesi fakat er yada geç yüksekten çakılması...

6-Fayda vermekten ziyade kendini pazarlaması... Eylemleri süslü fakat işe yaramaz olması...

7-Açığa çıkmak , her seferinde daha çok tanınmak istemesi...ve en sonunda yok olup unutulup gitmesi...

 

Şan ise bundan farklıdır...

Şanlı kişiler ödediği bedeller neticesinde...

Kendini gizlemesine rağmen...

Rabbinin emri ile tanınırlığa kavuşan...

Ve bu durumdan da hep rahatsız olan kimselerdir...

 

Tıpkı kurban bayramında hayvanın boğazını keserken bundan rahatsız olmak fakat RAB emri olduğu için yine de ses çıkarmamak ve uyumlanmak gibi...

 

Peki nedir bedeli doğrultusunda tanınan...

Yani Rablerinin şan verdiği kişilerin alametleri ?

 

1-Biriken bedelleri ve oluşan hak edişine rağmen Rabbinin hep geriden getirdiği... Her seferinde daha yükseğe sıçraması için hep dar deliklerden tazyikle fışkırmaya zorladığı...

Bu sebeple de bırak bedelinden fazla tanınmayı...Tam aksine Rabbinin üzerine sır çektiği ve gizlediği insanlardır...

2-Onu tanımayanların hakkında kötü zanda bulunduğu... Ondan zarar görmemişlerin arkasından konuştuğu...Daha sonra tanışılınca tanıyanın kalbinde kibir yoksa mutlaka sevdiği... Kalbinde kibir var ise sevemediği ve birde haset ettiği kimseler...

3-Yaratıcının beğenisine karşı yüksek açlık...Zıttın da yaratılmışların beğenisine yüksek tokluk...Hatta bizzat yaratılmışların övgüsünden rahatsız olma...Hatta zaman zaman tiksinme...

4-Beğenildiğinde veya açığa çıktığında hoşnutsuzluk... Tıpkı hikmetler gibi üzeri sırlandığında ve sadece bedelini ödemek isteyenler ile bağ kurduğunda ise hoşnutluk...

5-Yavaş yavaş yükselmesi... Çok bedele rağmen hep bir tık geriden gelmesi...Geri düşmeleri siyahlık ve tembelliğinden değil kontrol dışı manilerden olan...

6-Faydası ve hazzının yüksek olması...Bağ kurduklarına iyi gelmesi...İş övgü faslına gelince övgüyü Rabbine bırakması...

7-Kendini gizlemek için stratejiler üretmesi...Kötülerden sakınması... Kötülerden sakınması sebebiyle sakınılanlar tarafından kibirle suçlanması...

 

İnsanlar her konuşulanı...

Her duyduğunu...

Her gördüğünü...

Her aklıma geleni...

Bildiğini ve aynı olduklarını zanneder...

 

Oysa karanlıkta her birbirine benzeyen aslında aynı değildir...

Tıpkı gece karanlığında kapı arkasında asılı bornozu insana , sandalyeyi köpeğe yada bir şeyi bir şeye benzettiğinde olduğu gibi...

 

İlmi az ve zihni karanlık olanlar...

Birde az ilimle kendini haklı zannedenler...

Aslında farklı olanları aynı zannetmeye...

Ve o cahillik seviyesinde takılıp kalmaya mahkumdur...

 

Popülerlik bilinirlik değil...

Bilinirlik ise popülerlik değildir...

 

Fakat bunu sadece hikmetten payına büyük bir pay düşmüş akıl sahipleri anlar...

 

Unutma...

Kara cahiller delilsiz benzetirken...

Alimler ölçülü ispatlar...

72
Share

Kül müsün ?

Ay mı ?

Yoksa güneş mi ?

İnsanlar üçe ayrılır...

Küller...

Aylar...

Güneşler...

 

Emici tüketiciler...

Tıpkı küller gibi...

 

Pozitif yansıtıcılar...

Tıpkı ay gibi...

 

Üretici ve paylaşıcılar...

Tıpkı güneş gibi...

 

Emici ve tüketici olanlar...

Yani Kül gibiler..

Kendindeki ışığı kaybetmiş...

Zararı faydasından , acısı hazzından , zorluğu kolaylığından fazla...

Yakınlaşmanın yakınlaşana kötü geldiği...

Kendinde bir iyilik olmadığı gibi başkalarının da iyiliğini emip tüketenler...

İyiyi kıskanıp , açığını arayanlar...

Faydası olmadığı gibi faydalı olanlardan rahatsızlık duyanlar...

Kurduğu ilişkilerde yük olan...

Varlığı masraflı...

Dış dünyadan beklentileri yüksek...

Bağ kurduklarına zarar vesilesi olan insanlar...

 

 Çözümsüz eleştiren...

Kimsenin yakınlaşmak istemediği...

Er yada geç şerri farkına varılan...

Bu sebeple de hep uzak olunan insanlar...

Tıpkı kül gibi...

Işığı yani iyiliği gitmiş insanlar...

 

Başkalarını düşünmeyen...

Hep kendi kârına odaklanan...

Bu sebeple de bereket ve kazancı elinden alınmış...

 Kötü niyetleri ve kötü seçimleri sebebiyle mutsuz...

Hep birileri tarafından mutlu edilmeyi bekleyen...

Dönüşmeyi hak etmediği müddetçe hep sahip olmayacağı şeyleri arzulayanlar...

 

Açlığı sahteye , dostluğu şeytana olanlar...

Onlar hatalarının sebeplerini dışarda arayan...

Her koşulda birilerini suçlayan...

Öğrenmeye kapalı , öğretene kibirli...

Kalbi katı , olgunluğu az , derinliği sığ olan insanlar...

 

Sınavında kaybetmeye yol tutmuş...

Her geride bıraktığı gün bir öncekinden daha kötü olanlar...

Girdiği her yer ile uyum sorunu yaşayan...

Yani...

Tıpkı kül gibi olan insanlar...

 

Bazı insanlarda vardır ki tıpkı ay gibi...

Çevresindeki iyilerden beslenen...

Aldığı besinleri başkaları ile paylaşan...

Bir zincirde ara halka rolünde olan insanlar...

Tek başına kaldığında fayda ve haz üretimi pek yok fakat iyilikle beslendiği kaynaklardan aldıklarını hem kendi iyiliği için hemde diğer ilişkilerinde bağ kurdukları için harcayanlar...

 

Doğru yerden alıp , doğru yere aktarmaya çalışanlar...

Işığın yani iyinin tüccarı olanlar...

 

Birilerinin enerjisinden beslenip...

O enerji ile başkalarını motive edenler...

Birilerinin ilminden beslenip...

O ilimle başkalarını yetiştirenler...

Başkaları tarafından ikramlanıp onu tümüyle kendine kullanmayan...

Payına düşen ikramlardan başkalarına da pay ayıranlar...

 

Tıpkı ay gibi...

Pozitifi yansıtan insanlar...

Işığı üretemeyen fakat doğru kaynağa denk gelince çevresini aydınlatanlar...

Çözümsüz kaldığı problemlerinde çözüm transferi yapanlar...

Sonra o çözümü başka tıkanık olanlara ulaştıranlar...

Morali bozuk iken yardım alanlar...

Sonra o moral ile başka morali bozuklara şifa olanlar...

Doğru kaynaktan beslenip o besini en iyi şekilde yaymaya çalışanlar...

 

Ne mutlu onlara ki bu ahvalleri ile onlarda güneş olma yolundalar...

 

Her pozitif yansıtıcı iyi niyet ve doğru seçilmiş bedellerde istikrar sağladığında...

Bir süre sonra yeni bir ışık kaynağı , yani yeni bir güneş olurlar...

 

Bazı insanlarda vardır ki güneş gibi...

Tükenmiş değil...

Yansıtıcı da değil...

Bizzat kendisi ışık kaynağı olanlar...

İyiliği bulaşıcı...

Güzelliği ve faydayı beraberinde getiren...

Kendi imkanlarını üretip paylaşanlar...

 

O insanlar öyle kimseler ki...

Onlar zaten mutlular...

Mutlulukları kendi bedellerinden...

 Beyazdaki bilinçli yaşanılan anlık acılarından kaynaklanır...

 

Kendi bedelleri ile mutluluğunu üretir...

Sonra gittiği ortamlarda onu paylaşır...

Tebessümü , yüksek enerjisi , uyum marifeti...

Tıpkı bir güneş gibi...

Ürettiğini paylaşanlar...

 

Başka sahnelerde ki çaba ve mücadelesi ile gizli ilimleri keşfedip...

Sonra onu hayırda , hayırla , hayırlı olma yolunda olanlara yayanlar...

 

Rabbi tarafından ikramlanıp...

Yaratılanları ikramlayanlar...

İşte onlar Halife sıfatına en çok yakışanlar...

Gözü sonuçta değil sebepte...

Rablerinin verdiği yetkinin sorumluluğunu alanlar...

Açlığı bedele ve insanlara iyi gelmeye...

Nefreti şeytana ve sahteye olanlar...

Kendini düşünürmüşçesine başkalarını da düşünen...

Yaratılana fayda vermeyi misyon edinen...

Prensibi basite disiplin olan...

Söz konusu hayr oluna seri hamle yapıp...

Tek performans hakkını en iyi seçimler ile doldurmaya çalışan insanlar...

 

Tıpkı güneş gibi...

Nadir bulunan fayda ve güzellikleri önce üretip...

Sonra çevreye yayanlar...

 

Bir zamanlar yansıtıcılıktaki savaşı Rabbine hoş gözüktüğü için...

İyi niyetini doğru seçilmiş bedeller ile delillendirdiği için...

Er yada geç ışık kaynağı olanlar...

 

Koca bir alem bu...

İçinde bir sürü insan var...

Kimisi kül...

Kimisi ay...

Kimisi güneş...

 

Şimdi bir bak aynaya...

 

Karşında hangisi var ?

46
Share

Güncel tıp ilimleri daha ziyade somut hastalıklar üzerine yoğunlaşmış durumdadır...

 

Elbette soyut hastalıklarda güncel tıp biliminin de gündemindedir...

 

Fakat soyut kısımları kalibre edebilmek için daha üst düzey bir bedel , araştırma ve test süreci gerektiği için...

Genelde araştırmalar ve keşifler ağırlıklı olarak gözle görülenler yani somutluğu fazla olanlar üzerine odaklanmıştır...


Buda psikolojik hastalık tanımlamaları ve tedavileri alanında çok önemli konularda müfredat boşluklarına sebebiyet vermiştir...

 

Bir çok psikolojik rahatsızlık gerçek manada tanımlanmadığı ve kalibre edilmediği gibi...

Bazılarının aslında hastalık olduğu bile tespit edilememiştir...

 

İşte hasette bu psikolojik rahatsızlıklardan biridir...

 

Bizim kültürümüzde içten içe yanlış ve çirkin olduğunu bildiğimiz...

Ama tam olarak tanımlayamadığımız...

Bu sebeple de daha ziyade öfke anında birilerini kınamak adına kullandığımız bir kavramdan ibaret olmuştur...

 

Oysa güncel kullanım alanının çok ötesinde...

Kendine has özellikleri...

Kendine has evreleri...

Kendine has sebepleri...

Ve kendine has tedavi protokolü olan bir psikolojik hastalık türüdür...

 

Haset tehlikeli kalp hastalıklarından birisidir...

 

Kalp...

Yani yürek organının işletim sistemi...

 

Tıpkı Apple marka telefonların İOS’u...

Samsung ve türevi olan telefonların ANDROİD’i gibi...

 

Bir makinanın çalışması için gereken yazılımı...

 

Haset er yada geç donanımsal bozulmalara da sebep olan ama özünde yazılımsal bir deformasyon türüdür...

 

Peki nedir haset ?

Kime hasetçi denir ?

Nedir kalplerin haset hastalığına yakalandığının delilleri ?

 

Haset...

 Başkasının imkanından rahatsız olmak demektir...

 

Kişinin kendindeki imkanların eksikliğinden dolayı üzülmesi yada kendinde eksik olanı başkasında gördüğünde kıskanması değil...

 

Tam aksine...

Kendindeki eksikliklerden rahatsız olmak yerine...

Bizzat başkasının sahip olduğu imkanlardan rahatsızlık hissediyor olması...

 

Başkalarının mutlu ve başarılı olmasının...

Başkalarının bedellerinin Yaratıcı tarafından lütuflandırılmasının...

Başkalarının sebeplerinin karşılığı olan hoş sonuçlarının...

Bizzat algılayıcıyı rahatsız etme durumu...

 

Aslında haset dolaylı yoldan yaratıcının kararlarına karşıda gizli bir itiraz hamlesidir...

 

Çünkü insanların imkanlarını veren , onları bizzat onların sebeplerine göre dağıtan Hasib olan ALLAHın takdiridir...

 

Haset hastası kişiler kendi imkansızlıklarına değil...

Başkalarının imkanlarına konsantre olma eğiliminde olurlar...

 

Buda endirekt olarak kendi gelişimlerinin yavaşlama ve bir süre sonra durmasına sebebiyet verir...

 

Başkalarının ayıplarını arayanlar kendi ayıplarına kör...

Başkalarının imkanlarına odaklananlar kendi hayatlarında tembel , yavaş ve ümitsiz...

Başkalarının bolluğundan rahatsız olanlar kendi hayatında kalıcı kıtlıklara hapsolurlar...

 

Peki nedir haset kişinin alameti farikaları...

 

Yani fark ettirici...

Ayırt ettirici...

 Hasta olduklarını delillendirici özellikleri ?

 

1-Başkasının imkanlarını algılayınca hoşnutsuzluk hissetmek... Adını koyamadığı fakat onu üzen ve geren bir hisse kapılıyor olması...

2-Başkalarının başarılarının kişide bedel ödeme isteğini azaltması , yani iyiyi algılama sonrası iyileşmeye karşı bir süre şevksizlik...

3-Haset ettiği kişiye karşı fesatlık , yani onun kötü olduğuna yönelik bir ispat arayış isteği...

4-Kaderinin genelinde bir bereketsizlik yani işlerinin genelinde onun isteği dışında kaçınılmaz acı ve zararların oluyor olması...Düşük kaliteli hayat yaşamaya mahkûmiyet...

5-Çok yavaş gelişim gösterme , sürekli olduğu yerde sayma , harekete rağmen gerileme. Bu madde kişinin hayatındaki diğer bedelleri ve hastalıklarına göre şekillenmektedir...Kişinin hastalık evresi ve siyahlığına göre, ya gelişimi yavaş ya gelişimi durmuş yada hareketine rağmen gerileyen bir yapıda olması...

6-Hayat genelinde pısırıklık. Hasetçi insanlar cesaretten uzak olurlar. Erkek bile olsa daha feminen yapıda , arkadan iş çeviren , açık arayan ve düşük zeka kapasiteli olan kişilerdir...

 

Peki nedir insanın haset hastalığına yakalanma sebepleri ?

 

İnsanlar temiz kalple yani arı bir yazılım ile doğarlar...

Bu yaratıcının bir diğer lütfudur...

İnsanlar selim kalpler ile dünyaya gönderilirler...

Fakat kalp temizliğini korumak ve onu düzenli olarak bakım altında dengeli bir halde tutmak kişinin kendi sorumluluğundadır...

 

Haset tıpkı bir sarmaşık gibi...

Kalbe yavaş yavaş yayılır...

Bir anda yapılan büyük bir hata neticesinde kalbe yüklenen değil...

 

Yavaş yavaş...

Küçükten büyüğe...

Farklı konularda...

Tekrar eden istikrarlı hatalar neticesinde yavaş yavaş kalbe yüklenen soyut bir kanser gibidir...

 

Öyle ki bazı kişilerde ergenlik öncesinde yapılan hatalar ile başlar...

Bu kişiler hasetlikte ustalaşmış o sebeple de genelde kendi hasetliğinin farkındalığını kaybetmiş...

Bu sebeple de tedavisi pek mümkün olmayan kişilerdir...

 

Peki nedir haseti kalplere bulaştıran...

 

1-Sürekli başkalarının hayatlarına dönük merak...

2-Başkalarının yaşamları üzerine gereğinden fazla ilgi ve konsantrasyon...

3-Kendinden daha iyi olanlara denk geldiğinde onları övmekten sakınmak...

4-Başkalarının başarılarına “ şanslı , kaderi güzel , tipi yakışıklı , seksi bir dişiliği var “ gibi ve benzeri bahaneler üretmek. Yani hak sahibine hakkını vermemek...

5- Rahatlık tuzağı ve tembellik. Kişinin başkalarının imkanları üzerinden geçiniyor olması...Başkalarının bedelleri ile şekillenmiş oluşumlarda yer alıp orda pekte işe yaramadan rızıklanıyor olması...

6-Dedikoduya olan ilgi ve eğilimi...

7-Birilerinin kötü olmasından keyif alması ve bu durumdan utanmak pişman olmak yerine süreci akışına bırakması. Yani kendi hatalarına karşı denetimsizlik...

8-Sinsilik yani içinde hissettiği kirli duyguları  kendine bile gizleyerek dış dünyaya iyi bir insan imajı çizmesi...

 

Her biri hatalı bir davranış...

Her hatalı davranış hasedin kalbe yüklenme sebebi...

 

Peki haset hastalığının tedavi protokolleri nelerdir ?

 

Takibe devam ; ) 

50
Share

 Kendi yanlışları ve kendi çirkinlikleri sebebiyle...

Köşeye sıkışmış kötülerin ana silahıdır fesat...

Tıpkı bir akrebin kaçacak yeri kalmadığında kendini sokması gibi...


Namlusunu kıskandığına, haset ettiğine, kibirlendiğine çevirip ateşlediği...

Fakat kurşunu sadece ateşleyeni vuran bir silah...

 

Nedir fesat?

Fesat, niyette siyahlık arama isteği demektir...

Yani her hangi bir kişinin niyetinin kötü olduğunu görme arzusu...

Karşıdaki kişinin eylemlerinde siyahlık aramak...

 

Aslında gizliden gizliye kalbin derinliklerine yerleşmiş, bir diğer psikolojik rahatsızlık türü...

 

Peki nedir fesatçı kişinin özellikleri?

Bir insanın fesatçı olduğunun delilleri nelerdir?

 

Fesatçılar, karşısındaki kişinin niyetleri ile ilgili zanda bulunan kimselerdir...

Karşısındaki kişinin davranışlarının, geri planında kötü sebeplerin olduğuna inanmak isteyen...

Hatta aslında gerçekte neyin ne olduğunu kendi de biliyor olmasına rağmen...

 

Sırf nefsi bazı hakikatleri kaldıramadığı için...

 

Şeytanı ve beyninin filtreleri ile birlikte...

Ortaklı bir organizasyon yöneterek bizzat gerçekliği eksiltip, eğip büküp kendi nefsani isteklerine uyduran...

 

Bir süre sonra, kendi uydurduğu yalanlarını da kendine gerçek eden...

Yani bir miktarda pasif şizofreni olan kimselerdir...

 

Fesatçının en belirgin özelliği budur...

Kabul edemediği gerçekliklerden kaçmak için kendi kendine söylediği...

Ve yakın dostu şeytanın ona fısıldadığı yalanların etkisinde...

Karşısındaki kişilerde yanlışlık ve çirkinlik aramaya çalışması... 

Bulamadığı için mevcut gerçeği eğip bükerek yorumlaması...

Ve yeterince siyahlaşmış ise iftira atması...

 

Fesatçıların bir diğer özelliği ortak düşmanda birleşmeleridir...

 

Bu kişiler üretimde bir araya gelindiğinde, düşük performanslı ve başarısız...

Hep süreçlerde bedelde geri düşen...

Bulunduğu yerlere yük olan...

Hem faydası az olup hem de çok bilmişlik yapan kimselerdir...

 

Yani hayırlı ortaklıklarda işe yaramaz ve geveze...

 

Fakat ortaklaşılan iş, birilerine düşmanlık ise son derece kurnaz...

Mesele şer ise şeytanı ona amellerini süslü gösterdiği için son derece aktif kişilerdir...

Kurnaz, anlık çıkarına odaklı kişi demektir...

Yani uzun vadeli ölçümler yapamayan...

Zihni şimdiki zamanda mahsur kalmış...

Anlık duygu değişimlerinde ahmakça ve pişman olacağı kararlar veren...

Günü kurtarmaya çalışan, günlük yaşayan kimseler...

 

Fesatçı kişiler, anlık kazançlar elde etme konusunda çok aktif olurlar...

O sebeple genelde büyük çoğunluğu, yalana eğilimli kimselerdir...

 

Nasıl ki bedelsizliği sebebiyle, bereketsiz...

Bereketsizliği sebebiyle, basireti bağlı...

Basireti bağlandığı için büyük hatalar yapan...

Büyük hataları sebebiyle de sebep olduğu zararların bedelini ödeyip sorumluluk almak yerine...

Her zaman ki gibi bedelden kaçmaya çalışıp yalancılaşan kişilerse...

 

Yine aynı sebepten...

Yani hayatının genelinde ki bedelsizliği sebebiyle geri düşmüşlüğü...

Onu başkalarını kıskanmaya veya haset etmeye sevk eder...

 

Kendinden daha iyi olanları kıskanır...

İmrenmek ve kıskanmak birbirinden farklıdır...

 

İmrenmek, başkasında görülen nimetlerin benzerlerinden dilemek iken...

Kıskançlık, bizzat o kişilerin sahip olduğu imkanlara sahip olmayı arzulamak demektir...

 

İşte fesatçı kimseler, kendi başarısı düşük ve bereketsiz yaşantılarında...

Onlardan daha iyilerini algıladıklarında...

Bu durumdan rahatsız olurlar ve kendileri bedel ödeyip yükselmek yerine...

Yüksekte olanı aşağı çekmek isterler...

 

İşte fesat silahına bu anda sarılırlar...

Zannederler ki onların tuzakları yüce olanı alçaltır...

Oysa, kötü tuzakların 2 ana özelliği vardır...

 

1-Kurulan tuzak, avcısının başına döner...

2-Kurulan tuzak, avlanmak istenilenin lehine sonuçlar doğurur...

 

Yani aslında fesat kurşunu namludan ne yöne çıkarsa çıksın...

Sadece silahı ateşleyen döner...

 

Fesatçılık, bazen kıskançlıktan...

Bazen hasetçilikten...

Bazen kibirden...

Bazen aşağılık komplekslerinden kaynaklanır...

 

Ama her ne sebeple olursa olsun, ortak özellikleri aynıdır...

Ödemesi gereken bedelleri ödemek yerine...

Bedeli ödeyenlere gizli nefret...

Gücü yetiyorsa açık açık...

Gücü yetmiyorsa gizli gizli...

 

Yani...

Gücü yeterse düşman...

Gücü yetmiyor ise hain...

 

Zararı sadece kendine olan...

Şeytanın arkadaşlığını, iyilerin arkadaşlığına değişmiş...

Yücelmesi yasaklanmış...

Kötü amelleri ona süslenmiş...

Dolayısıyla koca bir ömür düşe kalka bocalayan...

Beraberindekiler hep yol alıp ilerlerken, onun hep gerilerde kaldığı...

Geride kaldıkça daha da hasetçi...

Geride kaldıkça daha da kıskanç...

Geride kaldıkça daha da fesatçı...

Tıpkı dönen bir daire içinde, kapana kısılmış koşuşturan bir fare gibi...

Hareket eden ama bir yere gidemeyen...

Bir durum...

 

Peki kalpler fesat hastalığından nasıl arındırılır ?

 

Tüm tedavilerin ilk evresi önce hastalığı fark ve kabul etmektir...

Peki ya sonra?

 

Belki daha sonra ;)

 

47
Share
Daha Yeni Kayıtlar Önceki Kayıtlar Ana Sayfa

Bu Blogda Ara

Popular Posts

  • HASET
    Güncel tıp ilimleri daha ziyade somut hastalıklar üzerine yoğunlaşmış durumdadır...   Elbette soyut hastalıklarda güncel tıp biliminin d...
  • İLGİNÇ
      Aslında insanın az bilmesinde eleştirilecek bir şey yoktur... Her az bilen öğrenmeye yönelik gayreti ile ilmini arttırabilir...   Ki...
  • DENGE TAŞI
      Herkes... Neredeyse istisnasız herkes... Sevilmek... Sayılmak... Önemsenmek... İlgilenilmek... Aranılan... Özlenilen... Va...

Blog Arşivi

  • Aralık 2025 (1)
  • Kasım 2025 (6)
  • Ekim 2025 (15)
  • Temmuz 2025 (5)
  • Haziran 2025 (4)
  • Mayıs 2025 (4)
  • Nisan 2025 (4)
  • Mart 2025 (4)
  • Şubat 2025 (4)
  • Ocak 2025 (5)
  • Aralık 2024 (4)
  • Kasım 2024 (4)
  • Ekim 2024 (5)
  • Eylül 2024 (4)
  • Ağustos 2024 (3)
  • Temmuz 2024 (4)
  • Haziran 2024 (9)
  • Mayıs 2024 (9)
  • Nisan 2024 (8)
  • Mart 2024 (9)
  • Şubat 2024 (6)
  • Eylül 2022 (1)

Categories

Adalet Ailede Huzur Başarı psikolojisi Deneyimsel Tasarım Öğretisi Dtö Kim Kimdir fayda huy İlişkilerde Ustalık

SOSYAL SORUMLULUK PROJELERİMİZ

  • Üniversite Zirveleri

Popular Posts

  • HASET
    Güncel tıp ilimleri daha ziyade somut hastalıklar üzerine yoğunlaşmış durumdadır...   Elbette soyut hastalıklarda güncel tıp biliminin d...
  • İLGİNÇ
      Aslında insanın az bilmesinde eleştirilecek bir şey yoktur... Her az bilen öğrenmeye yönelik gayreti ile ilmini arttırabilir...   Ki...
  • DENGE TAŞI
      Herkes... Neredeyse istisnasız herkes... Sevilmek... Sayılmak... Önemsenmek... İlgilenilmek... Aranılan... Özlenilen... Va...
  • DAĞLAR GİBİ...
      Bazı sorular vardır hayatta... Herkesin cevap aradığı... Ama cevabı her merak edene verilmeyen...   Herkesin iştahını kabartan... ...
  • SANMA
      Her öveni dostun... Her had bildireni düşmanın... Her seveni aynı sanma...   Kimisi münafıklığından över... Kimisi dostluğundan terbiye ed...
  • FESAT
     Kendi yanlışları ve kendi çirkinlikleri sebebiyle... Köşeye sıkışmış kötülerin ana silahıdır fesat... Tıpkı bir akrebin kaçacak yeri ka...
  • AKORT
    Kim demiş ? Kim demiş eğlenmek veya dinlenmek haramdır diye...   Her üreten bunalır... Her bunalan eğlenmelidir...   Her hareket eden yorulu...
  • GİBİ
    Kül müsün ? Ay mı ? Yoksa güneş mi ? İnsanlar üçe ayrılır... Küller... Aylar... Güneşler...   Emici tüketiciler... Tıpkı...
  • NEDEN?
     İlginç bir yazı olacak bu... Vaktin varsa git bir çay koy kendine... Ya da belki bir kahve... Sen nasıl istersen... Hele birde deni...
  • ANATO-PSİKO RESET - IV
      Bölüm IV   Oooohhhhhhh... Sonunda ulaştın , zirveye vardın...   Elbisesinin uçlarından duvağına baktığın o heybetli gelinin... Ş...
Copyright © 2015 Deneyimsel Tasarım Öğretisi İLİM

Created By ThemeXpose