Her az bilen
öğrenmeye yönelik gayreti ile ilmini arttırabilir...
Kişi haddini aşmaz
doğru yolda ilerler ise...
Dün az bilen bugün
dününe göre çok...
Yarın ise bu gününe
göre daha çok bilenlerden olur...
Eleştirilmesi gereken
bilmeyenler değil...
Az bilmesine rağmen
öğrenmeye gayreti olmayandır...
Daha tehlikelisi ise
az bilgisi ile kendinden emin olandır...
Yani haddini aşan...
Bilgi ve delil
yetersizliğine rağmen kişisel zanlarda eminlik...
İşte bu fasıklığın
bir diğer alametidir...
Az ilim ve sığ
deliller ile sahte hükümler verenler cahil...
Bu hükümlerde kendini
haklı zannedenlere ve hükmünü savunanlar kara cahil...
Hükmü savunurken
kendinden gerçek manada emin olanlar ise fasık kimselerdir...
Eleştiriyi hak eden
bilmeyenler değil...
Öğrenmeye karşı tok
olan...
Bilmediği konularda
konuşan...
Ve yanlışı savunan
kişilerdir...
Kara cahillik ve
fasıklıktan uzaklaşmanın bir diğer faktörü...
Algıda adalet ve
haddini bilmektir...
İnsan ilminin az
olduğu konuda yorum yapmaktan ve hüküm vermekten kaçınmalı...
O konu ile ilgili
ölçü ve ilimlerini arttırmaya çalışmalıdır...
İlmi yetersiz olanın
hükümde ortağı şeytan olur...
Şeytan boşlukları
doldurmayı...
Cahilce genellemeler
yaptırtmayı...
Hakkında kesin bir
bilgi sahibi olunmayan konularda konuşulmasını Sever...
Ve insanlara da bu
amelleri süslü gösterir...
Kişilere hatada
kendini haklı hissettirir...
Hemde hiç bir tutarlı
delil olmamasına rağmen...
Az ilim sebebiyle
birbirine benzetilen...
Kara cahiller ve
fasıkların...
Hakkında yorum
yapmayı sevdiği konular ise genelde tabi ki de üst düzey beyazların ahvalleri
olur...
Çünkü şeytan en çok
beyaza haksızlık yapılacağı...
Veya yaratıcıya
iftira atılacağı zaman büyük bütçeli kötü amel süsleme yatırımları yapar...
Günahın büyüklüğü
şeytanında süsleme çalışmalarındaki bütçesinde çok cömert olmasına sebebiyet
verir...
İşte o birbirine
benzetilen...
Oysa zerre kadar
alakası olmayan bir diğer şey...
Popülerlik ve
bilinirliğin farkıdır...
Şeytanın oyuncağı
olmuş olanların hakkında konuşmayı sevdiği...
İftiraları ile
benzerlik ispatlamaya çalıştığı...
Aslında hiç bir
benzerliği olmayan bu iki sıfat...
Popüler mi ?
Bilinir mi ?
Çok şükür ki...
Tıpkı diğer tüm yaratılmışlarda
olduğu gibi...
Popülerlik ve şan
birbirinden farklı ve farkları ölçülebilirdir...
Popülerlik bedelinin
ötesinde tanınmak demektir...
Şan ise bedel ile
gelen ündür...
Biri kişiyi alçaltmak
için kurulan bir tuzak iken...
Diğeri birikmiş
bedellerin ödemesi olan bir sonuçtur...
Popülerlik
siyahtan...
Şan beyazdan gelir...
Peki nedir
popülerliğin alametleri...
1-Kişinin bedelinden
fazla tanınması...
2-Kişinin fayda
vermediği kişiler tarafından yani onu tanımayanlar tarafından abartılı
övülmesi...Yani yalancıların ve sahtekârların kalbinde yerinin olması...
3-Yaratılanın
beğenisine karşı aşırı açlık. İnsanların beğenisini almak için her seferinde
daha büyük azgınlıklar yapması...
4-Beğenilmediğinde
öfkelenmesi , hakiki eleştiriye kapalı olması...
5-Çok hızlı yükselmesi
fakat er yada geç yüksekten çakılması...
6-Fayda vermekten
ziyade kendini pazarlaması... Eylemleri süslü fakat işe yaramaz olması...
7-Açığa çıkmak , her
seferinde daha çok tanınmak istemesi...ve en sonunda yok olup unutulup
gitmesi...
Şan ise bundan farklıdır...
Şanlı kişiler ödediği
bedeller neticesinde...
Kendini gizlemesine rağmen...
Rabbinin emri ile
tanınırlığa kavuşan...
Ve bu durumdan da hep
rahatsız olan kimselerdir...
Tıpkı kurban
bayramında hayvanın boğazını keserken bundan rahatsız olmak fakat RAB emri
olduğu için yine de ses çıkarmamak ve uyumlanmak gibi...
Peki nedir bedeli
doğrultusunda tanınan...
Yani Rablerinin şan
verdiği kişilerin alametleri ?
1-Biriken bedelleri
ve oluşan hak edişine rağmen Rabbinin hep geriden getirdiği... Her seferinde
daha yükseğe sıçraması için hep dar deliklerden tazyikle fışkırmaya
zorladığı...
Bu sebeple de bırak
bedelinden fazla tanınmayı...Tam aksine Rabbinin üzerine sır çektiği ve
gizlediği insanlardır...
2-Onu tanımayanların
hakkında kötü zanda bulunduğu... Ondan zarar görmemişlerin arkasından
konuştuğu...Daha sonra tanışılınca tanıyanın kalbinde kibir yoksa mutlaka
sevdiği... Kalbinde kibir var ise sevemediği ve birde haset ettiği kimseler...
3-Yaratıcının
beğenisine karşı yüksek açlık...Zıttın da yaratılmışların beğenisine yüksek
tokluk...Hatta bizzat yaratılmışların övgüsünden rahatsız olma...Hatta zaman
zaman tiksinme...
4-Beğenildiğinde veya
açığa çıktığında hoşnutsuzluk... Tıpkı hikmetler gibi üzeri sırlandığında ve
sadece bedelini ödemek isteyenler ile bağ kurduğunda ise hoşnutluk...
5-Yavaş yavaş
yükselmesi... Çok bedele rağmen hep bir tık geriden gelmesi...Geri düşmeleri
siyahlık ve tembelliğinden değil kontrol dışı manilerden olan...
6-Faydası ve hazzının
yüksek olması...Bağ kurduklarına iyi gelmesi...İş övgü faslına gelince övgüyü
Rabbine bırakması...
7-Kendini gizlemek
için stratejiler üretmesi...Kötülerden sakınması... Kötülerden sakınması
sebebiyle sakınılanlar tarafından kibirle suçlanması...
İnsanlar her
konuşulanı...
Her duyduğunu...
Her gördüğünü...
Her aklıma geleni...
Bildiğini ve aynı
olduklarını zanneder...
Oysa karanlıkta her
birbirine benzeyen aslında aynı değildir...
Tıpkı gece
karanlığında kapı arkasında asılı bornozu insana , sandalyeyi köpeğe yada bir
şeyi bir şeye benzettiğinde olduğu gibi...
İlmi az ve zihni
karanlık olanlar...
Birde az ilimle
kendini haklı zannedenler...
Aslında farklı
olanları aynı zannetmeye...
Ve o cahillik
seviyesinde takılıp kalmaya mahkumdur...
Popülerlik bilinirlik
değil...
Bilinirlik ise
popülerlik değildir...
Fakat bunu sadece
hikmetten payına büyük bir pay düşmüş akıl sahipleri anlar...
Unutma...
Kara cahiller
delilsiz benzetirken...
Alimler ölçülü ispatlar...