Pages

Home Features _POST FORMAT _Error Page Trending contact
Deneyimsel Tasarım Öğretisi İLİM

İnsan isteklerine ulaşmak için aceleci ve hırslıdır...

Çoğu zaman hayrı ister gibi şerri ister...

 

Ama...

Çok şükür ki...

Onun göremediği geleceği gören bir Basir’i...

Onun bilmediğin
i bilen bir Alim’i...

Onun ölçemediğini ölçen bir Hasib’i...

Onun lehine olan bir Hamid’i vardır...

 

Gerçekten , insan isteklerine ulaşmak için aceleci ve hırslıdır...

Çoğu zaman hayrı ister gibi şerri ister...

 

Ama...

Çok şükür ki...

Onu , gerektiğinde imkansızlıklara koruyan bir Hafız’ı vardır...

 

O kimseler ki , arzu ve hedef listelerinde olan şeylerin sahibi olduklarında...

İstekleri başlarına bela olur...

Başarı onlarda , tedavi edilmemiş kötülüklerinin azmasına sebebiyet verir...

 

O kimseler ki , istediklerinin yönetimine denk olgunluğu ve maneviyatı olmayanlar...

Bu sebepten istediklerinin zerresinin tadını alınca hemen davranışları değişir...

 

İmkanları büyüdüğünde hangi siyahlığı büyük ölçekte yapacak ise...

İmkanın küçüğü verildiğinde siyahlığının küçüğü de hemen filiz verir...

 

Yönetimde zorba ve dominant olma eğiliminde olanlar mesela...

 

ALLAH onların liderlik konumuna geçmelerini zorlaştırır...

Çünkü onlar liderlik üstlerine düştüğü için seçeneksizlikten yapanlar değil...

Liderliğin statüsünün kibrini sevenlerdir...

Gizliden gizliye liderliği arzulayanlardır...

 

Sen onları yönetilirken ki çirkinliklerinden tanırsın...

 

Onlar gerçekten yönettiklerinin lehine konsantre değil...

Yönettiklerinin ve onu izleyen bakışların övgüsüne talip olanlar...

 

Onlar sözünü dinleyenleri hoş tutanlar değil...

Sözünü dinleyenleri kulluğa zorlayanlar...

Merhametli davranışları olgun oldukları için değil...

Şimdiki zamanda zorbalığa yetecek güçleri olmadığı için...

 

Onlar liderlikte övünürken...

Yokluğunda komplekse girenler...

 

Onlar üstüne vazife olmayan işlerin , bedel ödeme safhasında aktifleşenler değil...

Sorumluluk almadığı konularda hüküm vermeye çalışanlar...

 

Yada maddi imkanlar ile azma eğiliminde olanlar mesela...

 

O kimseler ki , ellerine azıcık maddi imkan geçse onu hemen aleyhte tüketirler...

Zenginlik onların imanını arttırmaz , tam aksine...

Zenginlik onların imanına cellat olur...

 

Sen onları iyilik yaptıklarında başa kakmalarından tanırsın..

 

Onlar parası çoğalınca çevresine çirkinleşenler...

Parası azaldığında ise münafıkça yumuşak huylu olanlar...

Yani sevmediklerinin imkanlarını tüketmek için seviyormuş gibi davrananlar...

 

Onlar lütfedilmiş imkanlarda hikmeti kendilerinden bilirler...

“Bu Rabbimin kereminden değil , benim başarımdandır” diyenler...

 

Onlar zekatı gasp sananlar...

O sebeple imkanları çoğaldıkça ellerini daha da sıkarlar...

 

Onlar söz konusu kendi zevkleri ise çok müsrif...

Söz konusu başkaları ise cimri olanlar...

 

Yada sayıları artınca isyan etme eğilimindeki uyuyan kanserli hücreler mesela...

 

O kimseler ki, şimdiki zamanda gücü yeterli olmadığı için uyumlu davrananlar...

 

Aslında içlerindeki mimiklerinden...

Söylemlerinden...

Davranışlarından...

Tepkilerinden..

 Yakınlaşmalarından...

Uzaklaşmalarından belli olanlar...

Ama yine de...

Yeterli güce erişinceye kadar kendini ve niyetlerini saklayanlar...

 

Sen onları başkalarının ayıplarına olan meraklarından tanırsın...

 

Onlar imkanları azken sesleri pek işitilmeyenler...

İmkanları orta seviyede çoğaldıkça fitne vermeye başlayanlar...

İmkanları yeterli seviyeye ulaşınca darbe yapanlar...

 

Aslında hepsi en başından beri neyin eğiliminde ise...

İmkanın azında azını...

Çoğunda çoğunu yaparlar...

 

Unutma...

İnsan ne yönde ise , imkanları çoğaldığında o yönde öncü olur...

 

İnsanın içinde filizlenmeyi bekleyen tohumlar ne ise...

İmkanlar çoğaldığında o ürünlerin doğumu olur...

 

Hayvanların yavruları karda yürüdüğünde ne iz bırakıyor ise...

Büyüdüğünde de aynı izleri bırakır...

 

Dikkat et insanoğlu...

Yönünde yanlışlar varken gelen her başarı...

Kaderinin belası olur...

20
Share

 Bayram şenlikleri için yaylalara çıkmışlardı birlikte...

Tırmanışın yorgunluğu ve oksijen değişikliğinin etkilerinden arınmak için oturup birer ayran söylediler...

Bir yandan ayranlarını içiyor diğer yandan güreşen pehlivanları izliyorlardı...

 “Baksana , ayı kaması gibi adam maşALLAH” dedi yanındakine...

 

Ayı kamasının ne olduğunu bilmez isen anlamsız bir söylem gibi gelebilir kulağa...

Oysa çok anlamlı ve yerinde bir benzetme yapmıştı...

 

Nedir bir kamayı kaliteli yapan özellikler bilir misin ?

Hem ince hem sert hem sağlam hem keskin olması...

Hele ki yaban ayılarına karşı kullanılacak ise...

 

Ayıların derileri kalın ve sert olur o sebeple savunma anında kullanılan bıçak ince ve çok keskin olmalı...

Olmalı ki kalın ve sert deri tabakasını...

Ardından yoğun yağ dokusunu...

Ve hemen akabinde ki sıkı kas yapısını yarabilsin...

 

Ayıların bir diğer özelliği hızlı hareket edebilmeleri ve savaş anında zıt yönlerde güreş hamleleri yapmalarıdır...

Buda olası bir mücadele anında saplanan kamanın dönüşlerde kırılmasına yada yamulmasına sebep olabilir...

İşte bu yüzden ayı kamaları sadece ince ve keskin değil aynı zamanda sert ve sağlam olmalı...

Olmalı ki döngüsel hareketlerde yada kemiğe denk gelmesi durumlarında yamulma ve kırılma olmasın...

 

Hiç gördün mü bir bıçağın sertleştirme ve keskinleştirme sürecini ?

 

Demiri sağlamlaştırmak için önce içindeki moleküler boşluğu minimize etmen ve sağlamlığı bozucu diğer bileşenlerden ayrıştırman gerekir...

 

Demirin içindeki curuftan ayrışması ve sıkılaşması için dövülmesi...

Dövülebilmesi içinse tavlanması ve yumuşaması...

Tavlanabilmesi için ise kor ateşlerde yakılması gerekir...

 

Demiri saflaştırma ve sıkılaştırmanın yegane yolu budur...

Onu çok yüksek ısılardaki ocakların içinde ateşe maruz bırakmak...

Yavaş yavaş yükselen ısıda farklı acı evrelerinden geçirerek renk değiştirmesini izlemek...

Koyu mordan koyu kırmızıya...

Koyu kırmızıdan parlak kızıla...

Kızıldan turuncuya çalık sarıya...

 

Dövülecek ısıya ulaştığında ise hiç vakit kaybetmeden hemen soğuk örsün üstünde , balyozun altında...

Soğuyana dek defalarca kez dövmek...

Bam ! Bam ! Bam !

 

Her darbede sıçrayan kıvılcımlar ve etrafa saçılan curuf...

Sanki demire eziyet ediliyor gibi...

Her darbede ezilmek...

Ezildikçe saflaşmak...

Saflaştıkça sıkılaşmak...

 

Bam ! Bam ! Bam !

Defalarca kez dövülmek...

Ta ki ısısını kaybedip darbeler altında soğuyana dek...

 

Peki ya sonra ?

Yeniden ocağa !

Kor ateşlerin içinde yüksek derecede pişirilmeye...

Ta ki yeniden dövülecek kıvama gelinceye kadar...

Tavını alınca yeniden örsün üstüne , balyozun altına...

 

Bam ! Bam ! Bam !

Her darbe ile içindeki katışık bileşenlerden ayrışan...

Dövüldükçe sıkılaşan...

Sıkılaştıkça sağlamlaşan...

Dışardan baksan sanki şer gibi...

Dışardan baksan sanki demire eziyet gibi...

 

Ateşlerde yakılmak...

Soğuk örse yatırılıp balyozlar altında dövülmek...

Sıçrayan kızgın kıvılcımlar ve etrafa saçılan curuf...

Sanki demire eziyet gibi...

 

Ne için ?

Saf , sert ve sağlam olması için...

Sapa kadar sağlam bir ayı kaması halini alabilmesi için...

 

Defalarca kez farklı baskılara maruz kalarak...

İstenilen şekle , sertliğe ve saflığa ulaşan kat kat dövülmüş metal...

Şimdide esneklik kazanmalı...

O sebeple son bir kez ocağa girmeli son bir kez ısıtılmalı...

Rengi sarıdan kızıla dönerken...

Takribi 800 - 900 derecelerde...

Cosssssssssss !

Suyun içine daldırılmalı...

Su molekülleri demirin içine işleyinceye dek suyun içinde boğulmalı...

Az önce ısıtılıp dövülürken şimdi suda boğulmak...

İlmin yoksa eğer...

Sanki demire eziyet gibi...

 

Demir arındı , saflaştı , sıkılaştı , istenilen incelikte , istenilen şekli aldı , o sağlamlığın kırılganlığını yok etmek için bir güzelde sulandı...

 

Şimdide keskin bir namluya sahip olmalı...

O sebeple ara vermeden bir sonraki evreye geçilmeli...

Döner zımparanın parçalayıcı dişlileriyle burun buruna...

Keskinleşmesi için sürtünme...

Sürtünmeyle aşınma...

Aşındıkça keskinleşme...

 

Kulakları tırmalayan bir ses bir yanda...

Yanık metal kokusu bir yanda...

Kıvılcımlar diğer yanda...

İlmin yoksa eğer...

Sanki çeliğe eziyet...

 

Çift yönlü olacak şekilde açıldı namlu...

Saf , sert , sağlam , ince ve çift taraflı keskin...

İşte tam bir ayı kaması !

 

Derken pehlivan rakibini kündeye getirdi de kemiklerin çatırdaması yaylanın sessizliğinde yankılandı...

Diğeri döndü ve dedi ki

“Harbiden ayı kaması gibi adam baksana diğerinin resmen içinden geçti”...

 

Akıllarda ise o önemli soru...

Bir erkek ayı kaması gibi olacak hale nasıl gelir ?

Erkeği saflaştırmanın , sertleştirmenin , sağlamlaştırmanın , esneklik kazandırmanın , güçlendirmenin , keskinleştirmenin...

Stratejileri nelerdir ?

 

 

 

 

19
Share

Aslında ALLAH sürekli ispat eder Adaletini...

Hemde insanın algıladığı her yerde...

Tüm konularda...

Tüm kişilerde...

Tüm işlerde...


İşittiği her seste...

Gördüğü her görüntüde...

Aldığı her tatta...

Duyduğu her kokuda...

Hissettiği her duyguda...

 

Rabbinin Adil olduğunun delilleri vardır...

 

Ah insanoğlu !

Rabbinin de dediği gibi...

Ne kadarda az düşünür...

 

MÜMİN 58

Körle gören, inanıp salih amel işleyenlerle kötülük yapan bir değildir. Ne de az düşünüyorsunuz.

 

Ve ma yestevil a’ma vel basiru vellezine amenu ve amilus salihati ve lel musiu, kalilen ma tetezekkerun.

 

İnsanların renkleri vardır...

Kimisi siyahtır , kimisi beyaz...

Kimisi koyu gridir , kimisi açık gri...

 

Niyetler seçimleri...

Seçimler davranışları...

Davranışlar renkleri...

Renk ise ilişki ekosistemini dizayn eder...

 

İnsanın rengi kendi seçimleri ile...

İlişkili olmak zorunda kaldıkları ise rengi ile ilgilidir...

Kişi yanına yakıştıkları ile birleştirilir...

 

Bilir misin ?

İlmini bilmeyene ilginçtir...

İnsan bedelinin ve liginin ötesi ilişkilerinde...

Nankör ve zalim olur...

 

Bazı insanlar vardır hani...

Karşıdakinin niyetinde kötülük arar...

Kimi zaman kıskançlığından...

Kimi zaman kibrinden...

Kimi zaman hasedinden...

 

İlişki içindeyken çirkin davranışlarıyla ön plana çıkarlar...

Açığını arayan...

Hakkında kötü düşünen...

Kötülüğünü görmek isteyen...

Yüzüne gülen ama içinden sana öfkelenen...

Az yada çok , münafık olan kişiler...

 

Az bilenler bile onları mimiklerinden tanır...

Yeni ilişkilerde asık suratlı ve gergin olurlar...

Alçaklığına rağmen kendisini üstün bilen...

O sebeple insanlarla yeni tanıştığında onlara kibirle gerilen...

Gerginliği bakışlarında ve asık suratında hissedilen...

Bulunduğu yere hep yetersiz gelen kişiler...

 

Sonra böylece akıp gider zaman...

Yaratıcı yarattıklarına süre verir...

 

Kalbi kirli olanlar ile kalbi temiz olanlar...

Bir süreliğine bir arada bekletilir...

İki tarafta delillerini ortaya koyarken herkes kendi sürecinde test edilir...

Kimi oyununu büyütürken...

Kimi öyküsünü yüceltir...

 

Günlerce...

Aylarca...

Defalarca...

 

Kimi yer kimi yedirir...

Kimi öğretir kimi öğrenir...

Kimi üste çıkar kimi alttan alır...

Kimi yük olur kimi yük alır...

 

Kimi ayıpları gizler görmezden gelir...

Kimi ayıp arar bulamaz da,  , rengi koyuda yeter ise iftiracı , siyahlığı yetmedi ise iftirayı işitince keyiflenicidir...

 

Sonra böylece akıp gider zaman...

Herkes hak edişlerini biriktirir...

 

Kimi az kalır kimi fazla gelir...

Hak edişler geri planda birikirken Hasib kendini gizler...

Onun gizi sebebiyle sanki yapılanlar yapanın yanına kâr kaldı gibidir...

 

Oysa insan bilmez...

Rabbi her daim Adildir...

 

Zaman akıp giderken...

Er yada geç...

Bir sona gelir...

 

O son ki...

Yol boyunca yapılan seçimlerden dolayı...

Yeni ayrışmalar ve yeni birleşmelere gebedir...

Gebe son doğumunu yapar kader şekillenir...

Herkesin hak edişine göre yeni ilişkiler verilir...

 

Bir önceki öyküde kim nasıldı ise...

Yeni öyküsü ona ayna gibidir...

 

Sinsiler sinsilerle...

Kibirliler kibirlilerle...

Münafıklar münafıklarla...

Cahiller cahillerle...

Geridekiler geridekilerle...

 

Berraklar berraklarla...

Mütevaziler mütevazilerle...

Salihler Salihlerle...

Alimler âlimlere...

Öndekiler öndekilerle bir araya getirilir...

 

Peki ya sonra ?

Sonra her zaman olduğu...

Ve güneş ters istikametten doğacağı güne kadar olacağı gibi...

 

Yeni ilişki ekosistemlerinde hayırda yarışa devam edilir...

 

İlmi olmayana ilginçtir ama...

İlmi olan için çok nettir...

 

ALLAH önce sınar...

Sonra herkese hak ettiğini verir...

 

Kişinin ilişki kurmak zorunda bırakıldıkları...

Tıpkı bir ayna gibidir...

 

Unutma...

ALLAH gizlenir ama her daim Adildir...

 

İyi niyette kötülük arayanın payı...

İyi taklidi yapan kötülerdir...

 

 

 

 

11
Share

BÖLÜM 2

 

Yaratılmış hiç bir şey müstağni değildir...

Müstağni...

Yani eksiksiz ve ihtiyaçsız...

 


İster yol açıcı olsun isterse yol alıcı...

Her yaratılan sınırlı...

Her yaratılan eksik..

Her yaratılan muhtaçtır...

 

İşte bu sebeplerden dolayı...

Doğru yolda doğru kıvamda olabilmek için...

 

İyi ilişkiler kurulmalı...

 

Her yol açanın arkasında ona şifa olan bir yol alıcı olmalı...

 

Sen hikmeti yol açandan ibaret sanırsın...

Oysa onlar bir bütündür...

Hikmet onların toplamındadır...

 

Musa’nın Yuşası...

Süleyman’ın Hızırı...

İnsanı âlâ Muhammed’in Ebubekiri...

 

Her yol açıcının hemen arkasında...

Yarım adım geride yanında...

Vardır bir yoldaşı...

 

Gözlemiyle...

 Duasıyla...

Yardımıyla...

Desteğiyle...

Arkadaşlığıyla...

Dert ortaklığıyla...

Ve çok dahasıyla...

 

Herkes yol alır...

Ama...

 

Doğru yolda yol alanlardan olmak için spesifik bazı özellikler gerekir...

 

Bir kere yol açıcının önüne odaklanması için gözü arkada kalmamalı...

 

Arkasında ne ahmaklar olmalı nede hainler...

Ki yol açıcı yoluna odaklansın...

 

Yol alıcılar hain olmamalı...

Hain dost gözüken düşman yani arkadan vuran demektir...

 

Yol alıcılar gaflette olmamalı...

Gafil yani tembel olan demektir...

 

Yol alıcılar disiplinsiz olmamalı...

Disiplinsiz yani prensipsiz ve hadsiz demektir...

 

Yol açıcı yolu açarken gözü arkada kalmamalı...

Geride bıraktıkları birbirine düşmemeli...

 

Yol alıcılar fitneci...

Açık arayan...

Birbirinin başarısını ve mutluluğunu kıskanan...

Hayrda yarışın tadını kaçıran...

Yüce yolda aşağılıkça davranışlarda bulunanlardan olmamalı...

 

Yol alıcılar açılan yoldan sapmamalı...

Disiplinli olmalı...

Açılan yolda haddi aşmadan yol boyunca uzanmalı...

Öndekinin mücadelesine leke bulaştırmamalı...

 Arkasından gelenlerin kafasını karıştırmamalı...

 

Yol alıcı haset , fesat , kıskanç olmamalı...

 

Hem yol açacak saflığı , sağlamlığı olmayıp hemde gözü en önde olmamalı...

 

Her yol alıcı önünde nice bedel ve zorluk ile açılan tüneli temiz tutmalı...

Açılan koridorda hep bir arkadan gelecek olana daha geniş ve daha temiz bir yol bırakmaya odaklanmalı...

 

Her yol alıcı bir önündekinin sırtını kollamalı arkasından gelenin işini kolaylaştırmalı...

 

Önündeki düştüğünde kaldırmalı...

Yorulduğunda dinlendirmeli...

Acıktığında doyurmalı...

Üşüdüğünde ısıtmalı...

 

Yani neye ihtiyaç var ise ona dönüşmeli...

Yol alıcı tıpkı kök hücre gibi olmalı...

 

Yol alıcı bir seçim yapmalı !

Ya yola çıkmamalı...

Yada çıktığı yoldaki rolünün farkına varmalı...

Rolünün hakkını vermeli kimliğini almalı...

 

Kim doğru yolda ise...

Konumuna göre yük almalı !

 

Kim doğru yolda ise...

Haddi aşmadan işe yaramalı...

 

Kimileri yol açar...

Kimileri ise yol alır...

 

Mesele...

Doğru yolda...

Doğru kıvamda olmamdır...

 

 

13
Share
Daha Yeni Kayıtlar Önceki Kayıtlar Ana Sayfa

Bu Blogda Ara

Popular Posts

  • HASET
    Güncel tıp ilimleri daha ziyade somut hastalıklar üzerine yoğunlaşmış durumdadır...   Elbette soyut hastalıklarda güncel tıp biliminin d...
  • İLGİNÇ
      Aslında insanın az bilmesinde eleştirilecek bir şey yoktur... Her az bilen öğrenmeye yönelik gayreti ile ilmini arttırabilir...   Ki...
  • DENGE TAŞI
      Herkes... Neredeyse istisnasız herkes... Sevilmek... Sayılmak... Önemsenmek... İlgilenilmek... Aranılan... Özlenilen... Va...

Blog Arşivi

  • Aralık 2025 (1)
  • Kasım 2025 (6)
  • Ekim 2025 (15)
  • Temmuz 2025 (5)
  • Haziran 2025 (4)
  • Mayıs 2025 (4)
  • Nisan 2025 (4)
  • Mart 2025 (4)
  • Şubat 2025 (4)
  • Ocak 2025 (5)
  • Aralık 2024 (4)
  • Kasım 2024 (4)
  • Ekim 2024 (5)
  • Eylül 2024 (4)
  • Ağustos 2024 (3)
  • Temmuz 2024 (4)
  • Haziran 2024 (9)
  • Mayıs 2024 (9)
  • Nisan 2024 (8)
  • Mart 2024 (9)
  • Şubat 2024 (6)
  • Eylül 2022 (1)

Categories

Adalet Ailede Huzur Başarı psikolojisi Deneyimsel Tasarım Öğretisi Dtö Kim Kimdir fayda huy İlişkilerde Ustalık

SOSYAL SORUMLULUK PROJELERİMİZ

  • Üniversite Zirveleri

Popular Posts

  • HASET
    Güncel tıp ilimleri daha ziyade somut hastalıklar üzerine yoğunlaşmış durumdadır...   Elbette soyut hastalıklarda güncel tıp biliminin d...
  • İLGİNÇ
      Aslında insanın az bilmesinde eleştirilecek bir şey yoktur... Her az bilen öğrenmeye yönelik gayreti ile ilmini arttırabilir...   Ki...
  • DENGE TAŞI
      Herkes... Neredeyse istisnasız herkes... Sevilmek... Sayılmak... Önemsenmek... İlgilenilmek... Aranılan... Özlenilen... Va...
  • DAĞLAR GİBİ...
      Bazı sorular vardır hayatta... Herkesin cevap aradığı... Ama cevabı her merak edene verilmeyen...   Herkesin iştahını kabartan... ...
  • SANMA
      Her öveni dostun... Her had bildireni düşmanın... Her seveni aynı sanma...   Kimisi münafıklığından över... Kimisi dostluğundan terbiye ed...
  • FESAT
     Kendi yanlışları ve kendi çirkinlikleri sebebiyle... Köşeye sıkışmış kötülerin ana silahıdır fesat... Tıpkı bir akrebin kaçacak yeri ka...
  • AKORT
    Kim demiş ? Kim demiş eğlenmek veya dinlenmek haramdır diye...   Her üreten bunalır... Her bunalan eğlenmelidir...   Her hareket eden yorulu...
  • GİBİ
    Kül müsün ? Ay mı ? Yoksa güneş mi ? İnsanlar üçe ayrılır... Küller... Aylar... Güneşler...   Emici tüketiciler... Tıpkı...
  • NEDEN?
     İlginç bir yazı olacak bu... Vaktin varsa git bir çay koy kendine... Ya da belki bir kahve... Sen nasıl istersen... Hele birde deni...
  • ANATO-PSİKO RESET - IV
      Bölüm IV   Oooohhhhhhh... Sonunda ulaştın , zirveye vardın...   Elbisesinin uçlarından duvağına baktığın o heybetli gelinin... Ş...
Copyright © 2015 Deneyimsel Tasarım Öğretisi İLİM

Created By ThemeXpose