Pages

Home Features _POST FORMAT _Error Page Trending contact
Deneyimsel Tasarım Öğretisi İLİM

 İki uçludur her mücadele...

Her çaba...

Her savaş...

 

Biraz taarruz biraz defans...


Bazen ileri bazen geriye atak...

 

Kimi zaman daha ileri gitmek için geri...

Kimi zaman sonuçları ne olursa olsun tam yol ileri...

 

Kimi zaman yanlıştan dönmek için geri...

Kimi zaman geri dönüşü olmasa da dümdüz ileri...

 

Yeri geldiğinde bir şeyleri feda etmek pahasına geri...

Yeri geldiğinde korku ve kaygıya rağmen ileri...

 

Böyledir hayat...

Hep ileri , hep taarruz yaşanmaz...

Kusurun kaçınılmaz olduğu bir sınavda...

Mutlaka olmalı lehte defans...

 

Aslında oda biliyordu kalbindeki kibri ve haseti...

Bu kalp hastalıkları ile yanlışlar ve çirkinlikler yapması zaten kaçınılmazdı...

 

Gerçeği istersen , asıl sorun kötü sonuçların yan etkileri değil...

Kötü sebeplerdeki ısrarıydı...

Müdahale gereken sonuçlar değil...

Kaçınılmaz sonuçları doğuran sebeplerdeydi...

Sebeplerin başında ise lehte defans yapamamak vardı...

Asıl sorun geri vites yapamamaktaydı...

 

Neden mi ? 

Çünkü Vahid ve Suphan olan sadece ALLAHtır...

Yani eşsiz , benzersiz , tek ve  kusursuz olandır...

 

Peki ya diğerleri ? 

Kalan her şeyde kusurlar vardır...

Hele ki söz konusu insansa...

 

İlk sorun siyahlıkları başlatmakta...

Sonrası ise hep geri adım atamamakta...

 

İnsanlar hata yapar...

Sorun hatadan dönecek şekilde lehte defans yapamamaktaydı...

 

Oda biliyordu bedelsiz ve hadsiz olduğunu...

Bu koşullarda hatalar yapmak zaten kaçınılmazdı...

 

Sorun varış noktasında değil...

Oraya varılan yoldaki ısrardaydı...

Çünkü yanlış yolda geri vites yapamayan herkes...

Er yada geç yanlış , çirkin ve hadsiz olduğu sonuçlara varmaktaydı...

 

Gerçeği istersen, aslında insanın hatalar yapması da çok büyütülecek bir şey değildi...

Sorun hatadan ayrışacak şekilde geri vitesi olmamasıydı...

 

İnsan hata yapar da...

Doğru yerde de geri adım atmalıydı...

 

Lehte defansı olmayanın şerde yönü...

Şerde yön alanın er yada geç devinimi...

Dalalette devinimi olanın akıbeti hüsran olur...

 

Doğru yerde geri vitesi olmayanın utanç verici davranışları...

Utanç verici davranışlarını onaylamayanlara engellenemez düşmanlığı...

Doğru yere düşman olanların kendine benzeyenlerle dostlukları...

Hayırsızlar ile dost olanların iyilikte payı sınırlı olur...

 

Pişmanlıktır , lehte defans...

Utanmaktır , lehte defans...

Hem günahlardan arınmak...

Hemde siyahlıktan ayrışmak...

 

Nefse ters , küçük bir atak...

Ama kazancı çok yönlü bağışlanmak...

 

İnsan haddini aştığında , haksızlık yaptığından helallik istemeli...

 

İnsan zarar verdiğine suçunu itiraf edip zararından çok fayda vermeli...

 

İnsan siyahlığından sonra beyazlık...

Kötülüğüne yapışık iyilikler yapmalı...

 

İnsan yanlış yöndeki her adımından sonra...

Minimum artı bir fazlası kadar da geri adım atmalı...

 

Lehte defansın ilk parçası...

Doğru zamanda geri vites...

 

Peki ya diğer parçası ? 

Belki bölüm 2 de...

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

15
Share


Okumak ve dillendirmek birbirinden farklıdır...



 

İnsan hayatındaki süregelen kaosların büyük çoğunluğu kavram karmaşasından kaynaklanır...

Belirsizlik , kaosun ana besinidir...

 

Kavramlar arası kalibrasyon yapılmadığında anlam karmaşaları...

Anlam karmaşaları sebebiyle davranışsal hatalar...

Hatalı seçimler sebebiyle sonuçlarda hüsran...

Beklentiler ve sonuçlar arasındaki uyumsuzluk sebebiyle tatminsizlik...

Tatminsizlikte süreklilik sebebiyle gelen ümitsizlik...

Ümitsizlik sebebiyle harekete geçmeye yönelik şevk kaybı...

Şevk kaybından kaynaklı durağanlık...

Durağanlık sebebiyle bozulmalar meydana gelir...

 

İşte bu siyahtaki bir zincirleme reaksiyondur...

 

Yani başı kalibrasyonsuzluk , sonu bozulma olan...

Bir sürü ara durağı ama bir ana sebebi olan...

Her biri bir diğerini tetikleyen...

Tekrarlayıcı...

Tıpkı bir zincir gibi halka halka  birbirine bağlı hareketler silsilesinin...

Süreci adım adım , dününe göre daha kötü yapması...

 

Bu döngüyü kırmanın yolu ise , ilk tetikleyici halkayı kırmaktır...

Reaksiyonel süreçlerde silsileyi durdurmak için ara duraklara değil...

Doğrudan sorunun köküne yani ana sebebe müdahale edilmelidir...

 

Ara sebepler ile ana sebepler birbirinden farklıdır...

Biri sürecin varlık sebebi iken...

Diğerleri büyüme ve sürüklenme sebebidir...

O yüzden  zincirleme reaksiyonlarda müdahale ana sebebe yapılmalıdır...

Ki sürecin oluşumu tümüyle engellensin...

Ve sorun yok edilsin...

 


...

 

İnsanlar okumak ile dillendirmeyi aynı zannederler...

Oysa bu ikisi de birbirinden farklıdır...

 

Dillendirmek , bir şeyi seslendirmek anlamına gelir...

Yani mevcutta olan bir metni aktarım yolu ile işitsel kanal üzerinden duyurmak...

İster kısık , ister yüksek sesle...

 

Dillendirme , metnin işitsel olarak aktarıma geçmesi ile ilgilidir...

 

Dillendirme irdelemeyi kapsamaz...

Dillendirme idrağı kapsamaz...

Dillendirmede anlamlandırma şart değildir...

Yani insan her dillendirdiğini anlıyor demek değildir...

 

Tıpkı sözlerinin ne anlam ifade ettiğini bilmediğin...

Fakat ritmini sevmen sebebiyle sözlerini ezberlediğin yabancı bir parçayı söylemek gibi...

 

Seslendirme kurallarına maksimum uyumla...

Tizde tiz...

Basta bas...

Eslerde es...

Devamlarda devam şeklinde...

 

Kulağa çok hoş gelen...

Fakat...

Anlamını hiç bilmediğin...

 

Bazen anlamını bilenlerden bile daha iyi dillendirdiğin...

Ama hakkında hiçbir bilgiye sahip olmadığın bir parça gibi...

 

Okumak ise bundan farklıdır...

Sesin kötü...

Müzikal aktarımında hatalar olabilir...

Hatta o metni dillendirmen kulağa komik yada çirkin gelebilir...

 

Okumadaki öncelikli bileşen dillendirmek değildir...

Okumanın ana bileşeni kavramaktır...

Yani o metnin içeriğini tüm yönleriyle anlamlandırmak...

 

Ne anlatıldığını...

Kimin anlattığını...

Kime anlatıldığını...

Anlatım sebebinin ne olduğunu...

Hangi tarzda anlatıldığını...

Aktarıcının o tarzı tercih etme sebebini...

Ve bunun gibi daha bir çok soruya cevap bulmaktır okumak...

 

Okumak dediğin şey süreçte belirsizlik bırakmayacak şekilde onu soru yağmuruna tutmaktır...

 

Seslendirme ile ilgili değil...

Kalibrasyon ile ilgilidir...

 

Öncelik müzikal güzelliği değil...

Mana belirsizliğini ortadan kaldırmaktır...

 

Elbette doğruyu güzel yapmak kıymetlidir...

Okumanın kulağa hoş gelmesi de önem taşır...

 

Ama karar alma stratejilerinde ki kronolojik üstünlük pragmatizme verilmiştir...

Yani faydası olmayan güzelin anlamsızlaştığı bir alemde...

Önce kazanç sonra estetik hesap edilmelidir...

 

Okumak ile dillendirmek birbirinden farklıdır...

Okumak yüksek kalibrasyon...

Yüksek kalibrasyon ise irdeleme mesaisi gerektirir...

 

O sebeple oku...

Hemde yaratan Rabbinin adı ile...

Neden mi ?

 

Orası bölüm ikide : )

 

 

Alak 1

Yaratan Rabbinin adıyla oku.

اِقْرَأْ بِاسْمِ رَبِّكَ الَّذ۪ي خَلَقَۚ

Ikra’bismi rabbikellezi halak.

 

 

 

 

 

 

 

 

18
Share

 Çok stratejik saklanabilir...

Çok derine gizlenebilir...

Çok katmanla süslenebilirsin...

Ama kalibrasyondan asla kaçamazsın...

 


Unutma insanoğlu...

Dâhileri kandıramazsın...

 

Çünkü onlar...

Saklandığın şeylerin arkasını...

Onlar gizlendiğin derin karanlıkları...

Onlar kuşandığın süslerin ötesini görür...

 

Herkes konuşur...

Herkes anlatır...

Herkes iddia eder fakat...

Onlar sadece Rabbini dinler...

Sadece Rab ölçülerini ciddiye alır...

 

Çünkü yaratılanlar yalan konuşur...

Fakat ALLAH asla yalan beyanda bulunmaz...

 

Dâhiler...

Yani parçalar arası geçiş yapabilenler...

 

Senin kendinle ilgili anlattıklarınla değil...

Ne yaparsan yap gizleyemediğin ölçülerin ile ilgilenirler...

 

Ne söylediğine...

Nasıl söylediğine...

Ne zaman söylediğine...

İletişimdeki cümle içi dizilimine...

Yüklemine , öznene , sıfatlarına...

Tercih ettiğin emojilere varana kadar...

Kullandığın hitabet kalıplarına...

Konuşurken ki davranışlarına...

Beyanların ve seçimlerin arasındaki uyuma bakarlar...

 

Ne yaptığına...

Ne zaman yaptığına...

Nasıl yaptığına...

Mimik haritandaki alametlere bakarlar...

 

Kas kasılmalarına...

Fiziksel duruşuna...

Ses tonuna...

Göz hareketlerine...

Ten parlaklığına...

Yüz ifadelerine...

 Vücut ısına...

Kokuna...

Nefes alış veriş şekline...

 

Yani gerçeği istiyorsan...

İnsanlığın çoğunun dahaca hayalini bile kuramadığı...

 Fakat varlığından haberdar olmasalar da...

 Var oldukları ilk günden beri kişinin seçimlerine göre dizayn olan ölçülerine bakarlar...

 

Ne hissettiğine...

Nasıl hissettiğine...

Ne zaman hissettiğine...

Kimlerin seni sevip , kimlerin sevmediğine...

Senin kimleri sevip , kimlerin seni sevmediğine...

İsteklerine ve kararlarına...

Karar ve eylem arası uygulama hızına...

Uygulamalardaki performansına...

Performans sonrası dinlenme tarzına...

Dinlenirken ki arkadaş grubuna...

 Yakınlarına ve uzaklarına...

Senin seçtiklerine ve seni seçmeyenlere...

Tercihinle bağlandıklarına...

Ve bağ kurmak zorunda bırakıldıklarına bakarlar...

 

Sen kendini anlatırsın...

Hemde delillenmemiş sözde gerçekliğine inanmışçasına...

Ama onlar sadece Rablerinin senle ilgili ne anlattığına bakarlar...

 

Neyden önce nasıldın...

Neyden sonra nasıl oldun...

Ulaşınca nasılsın...

Ulaşamadığında nasıl oldun...

Rahatta nasılsın...

Baskıda nasıl oldun...

Bollukta nasılsın...

Kıtlıkta nasıl oldun...

 

Onlar seni tek anınla değil...

Tanık oldukları tüm anlarınla yorumlarlar...

 

Çünkü dâhiler delilsiz iddialarla değil...

Zıttının ispatı mümkün olmayan...

Çok konuda , çok çeşitli deliller ile...

İspatlanmış hükümlere varırlar...

 

Arkası terbiyesizlik olan sahte bir saygı...

Akabinde nefret olan sahte bir sevgi...

İyi makyajı yapılmış kötü niyetler...

Dost gözüken düşmanlar vardır ama...

 

Unutma insanoğlu...

Çok stratejik saklanabilir...

Çok derine gizlenebilir...

Çok katmanla süslenebilirsin...

Ama kalibrasyondan asla kaçamazsın...

 

Ne yaparsan yap...

Gerçeğin ölçülerinden...

Ve onunla ölçüm yapan Dâhilerden...

Kurtulamazsın...

 

Ya söylenenlere aldanırsın...

Yada Rabbinle iletişime başlarsın...

 

Sahi ya...

Rable iletişim için...

Dâhilikte hangi lisanı kullanırsın ?

 

Lisanı âlâ...

Yani ölçülerin dili...

Yaratıcının alemimiz için kullandığı ana ve en temel dil olan...

 

En çok konuşulan...

Fakat en az anlaşılan...

 

Sürekli algılanan...

Ama neredeyse hiç anlamlandırılamayan...

 

Aralıksız aktarılan...

Ama farkına varılamayan...

 

Çok gizli fakat çok aşikâr ...

İletişimin tek , gerçek global dili olan...

 

Belki...

Ama düşük bir belki :)

Bölüm 2 , 3 , 4 , 5 , 6 , 7 , 8 , 9 , 10 , 11 , 12 lerde...

20
Share

Kişinin musibet yaşamasıyla...

Yaşamının musibetik olması arasında fark vardır...


 

Ortak özelliğinin acı çekmek olmasından dolayı cahiller tarafından aynı zannedilse de...

Aslında tüm yönleriyle birbirinden farklıdır...

 

Birisi siyahta uzun yol alındığı için gelirken...

Diğeri beyazın önde gidenlerinden olunduğu içindir...

 

Biri had aşımında süreklilik sağlanmasından kaynaklanırken...

Diğeri haddini bilenlerin iyilikteki istikrarından kaynaklanır...

 

Biri terbiye etmek için gönderilirken...

Diğeri kişiyi çok yönlü diri tutmak için gönderilir...

 

Biri kişiyi yolundan döndürmek içinken...

Diğeri yolunda ayaklarını daha sağlam bastırmak içindir...

 

Biri uyarı iken...

Diğeri müjdedir...

 

İkisi de acılıdır...

Ama biri aleyhte davranışlar ile hak edilmişken...

Diğeri lehte davranışlar ile hak edilmiştir...

 

Biri , Rab nazarından gözden düşmenin habercisiyken...

Diğeri Rab gözdesi olmanın habercisidir...

 

Musibet ve musibetik yaşam...

İkisi de birbirinden farklıdır...

 

Musibet dediğin şey kişinin sınavını kaybetmek üzere yön aldığında...

Ve bu yönde ısrarcı olduğunda...

Hayatın ona , hatalarını farkına vardırmak ve yönünü beyaza döndürmek için gönderdiği bir terbiye vakasıdır...

 

Nedir musibet ?

 

Tıpkı parmak izi gibi tepeden tırnağa kişiye özel dizayn edilen...

Aşırı kaygı verici...

Kişiyi kendinden daha büyük bir varlığa yani yaratıcıya teslim olma psikolojisine sokucu...

Son derece efektli...

Fakat zarar vermeyen...

Varlık sebebi ceza vermek değil , hatayı farkına vardırmak olan...

Sık tekrar etmeyen...

Dönemsel olarak gönderilen...

Ve gönderilmesi için mutlaka hatada bilinçli ısrar gerektiren...

Acısı konsantre ve şiddetli...

Terbiye edici vakalar...

 

Musibetik yaşam ise bundan farklıdır...

Varlığının sebebi kişiye sürekli ve çeşitli konularda antrenman yaptırmak...

Bu sebeple de başarıya giden yolda onu sürekli diri tutmaktır...

 

Sınırlı ömrün içinde, kişinin performansını hep , sıfırın üstü yüksek pozitifte tutmayı amaçlar...

Varlığı elbette anda nefse ters...

Fakat her detayı toplamda faydalıdır...

 

Nedir musibetik yaşam ?

Ve nedir musibetten farkı ?

 

Musibetik yaşamda , kaygı verici vakalarda süreklilik vardır...

Musibette olduğu gibi hatada ve hadsizlikte süre verilip , yeterli birikim olduğunda şiddetli inen bir tokat gibi değil...

Sürekli olarak her yerden küçük küçük cimciklenmesine benzer...

 

ALLAH performansından razı olduğu kullarını özel bir antrenman programına sokmak ister...

İşte musibetik yaşamda tam olarak budur...

 

Kişinin sürekli ve farklı yönlerden taciz edilmesine izin verir...

Bu süreç tıpkı iki yanı azgın kuduz köpeklerle dolu bir yolda yürümek gibidir...

 

Köpeklerin hepsi azgın , ağzından salyaları akarak , nefretle sana saldırmaya çalışırlar...

Fakat ALLAH tasmalarını öyle bir mesafede bağlamıştır ki...

 

Ağzının salyaları üstüne sıçrar fakat asla etini kapamazlar...

Pis kokuları burnuna gelir ama pisliğini sana bulaştıramazlar...

Sana zarar vermek için hareket ederler ama toplamda faydadan başka bir şey veremezler...

 

Saldırıları neticesinde hep daha düz bir çizgide...

Hep daha tedbirli...

Hep daha sağlam adımlara yol almak zorunda kalırsın...

 

Sanki her an dişlerini geçirmelerine ramak kaldı gibi hissedersin...

Fakat yaratıcı buna asla müsaade etmez...

 

Şeytanın kontrolüne girmiş ne kadar kukla var ise...

Sana düşmanlık yapması için motive edilir...

Akrabalar...

Arkadaş çevresi...

İş hayatı...

Ve benzeri tüm sosyal sahnelerde.. 

Kimin rengi kandırılmaya müsait ise...

Kim bilinçsiz şeytanlık yapmayı hak etti ise...

Kim aşağılık ise...

 

ALLAHın da izni ile , şeytan onları sana musallat eder...

Ve sen , sürekli , zarar vermediğin kimselerin tehditleri...

Kıskançlıkları...

Kötü zanları...

Dedikoduları...

İftiraları...

Düşmanlıkları...

Hainlikleri...

Hadsizlikleri...

Azgınlıkları...

Saldırıları arasında kalırsın...

 

Şimdiki zamanda etrafını sarmış...

Ağızları öfkeden salyalı...

Düşünceleri , kalpleri , bedenleri kirli...

Azgın köpeklerin ortasındaki o yolda yürürken...

 

Farkına varamasan da aslında çok yönlü bir antrenmandasın...

 

Nasıl mı ? 

 

1-Sürekli olarak haksızlığa uğradığın için günahların temizlenir ve Garibleşirsin...

Garib yani uğradığı haksızlıklarla Rabbine yakınlaşan...

 

2-Sürekli çözüm üretmek zorunda kaldığın problemler oluştuğu için zekan aktif olmak zorunda kalır...

Zeka yani problem çözme yetisi gi, gelişir...

 

3-Sürekli kendini savunmak zorunda kaldığın için anatomik ve psikolojik defans sistemlerin gelişir...

Her türlü saldırıya her daim hazır olursun...

Vakti geldiğinde tüm o köpeklerin ve yılanların boyunlarını gövdelerinden ayıracak şekilde hazır bir savaş makinesine çevrilirsin...

 

4-Küçük küçük ama sürekli canını acıttıkları için , beyazdaki anlık acılar ile sürekli hazzın beslenir ve mutluluğun çoğalır...

 

5-Senden zarar görmemişlerin saldırılarına uğradığın için bereketlenirsin...

Somut ve soyut sahip olduğun tüm imkanların sana olan teması arttırılır...

 

6-Etrafındaki azgın köpeklerin sürekliliği seni gittiğin yol üzere sabitler...

Sağa , sola ve geriye dönemiyor olmak seni hidayet üzere...

Dimdik...

Dosdoğru...

Ve sapa sağlam adımlar ile ilerletir...

 

7-Uzun süreli duramazsın , tembelleşemezsin , geri düşemezsin çünkü sürekli hemen ensende sana diş geçirmek için bekleyenler vardır...

 

8-Her seferinde, aslında güçsüz , cahil , zayıf ve ahmak olmalarına rağmen...

Sanki gerçekten zarar verebileceklermişcesine yakınına sokuldukları için...

Cesaret sistemin sürekli çalışmak zorunda kalır...

Hem cesurluğun artar...

Hem her türlü olası tehditler senin için normalleşir...

 

9-Haksızlığa uğramak kişiyi olgunlaştırır...

Her seferinde daha güçlü ve daha merhametli hale gelirsin...

Dün korktuğun köpeklere bugün merhamet etmeye...

Dün sana düşmanlık edenlerin bugün haline üzülmeye başlarsın...

 

Doğru yol üzere ilerlerken...

Köpekler etrafını sarmışken...

Sanki seni ısırıp parçalamalarına ramak kalmışken...

Farkına varamazsın ama : )

 

Aslında Rabbinin , seni , özel olarak yetiştirmek istediği bir antrenman parkurundasın...

 

Ve sen kendini bozmadıkça...

Yol cennete varıncaya kadar...

O parkurdan çıkamazsın...

 

Yol kimi zaman sola kıvırılır kimi zaman sağa...

Kimi zaman bahçelerden geçer kimi zaman şehirlerden...

Kimi zaman tek olursun kimi zaman birileri ile...

Köpeklerin cinsleri ırkları değişir ama varlıkları kalıcıdır...

 

Ve bu şekilde...

İnsan , altın kader çizgilerinin ağır bastığı , başyapıt niteliğinde bir ömür yaşamış olur...

 

Unutma...

Musibet yaşamak başkadır...

Musibetik yaşamak başka...

 

;)

12
Share
Daha Yeni Kayıtlar Önceki Kayıtlar Ana Sayfa

Bu Blogda Ara

Popular Posts

  • HASET
    Güncel tıp ilimleri daha ziyade somut hastalıklar üzerine yoğunlaşmış durumdadır...   Elbette soyut hastalıklarda güncel tıp biliminin d...
  • İLGİNÇ
      Aslında insanın az bilmesinde eleştirilecek bir şey yoktur... Her az bilen öğrenmeye yönelik gayreti ile ilmini arttırabilir...   Ki...
  • DENGE TAŞI
      Herkes... Neredeyse istisnasız herkes... Sevilmek... Sayılmak... Önemsenmek... İlgilenilmek... Aranılan... Özlenilen... Va...

Blog Arşivi

  • Aralık 2025 (1)
  • Kasım 2025 (6)
  • Ekim 2025 (15)
  • Temmuz 2025 (5)
  • Haziran 2025 (4)
  • Mayıs 2025 (4)
  • Nisan 2025 (4)
  • Mart 2025 (4)
  • Şubat 2025 (4)
  • Ocak 2025 (5)
  • Aralık 2024 (4)
  • Kasım 2024 (4)
  • Ekim 2024 (5)
  • Eylül 2024 (4)
  • Ağustos 2024 (3)
  • Temmuz 2024 (4)
  • Haziran 2024 (9)
  • Mayıs 2024 (9)
  • Nisan 2024 (8)
  • Mart 2024 (9)
  • Şubat 2024 (6)
  • Eylül 2022 (1)

Categories

Adalet Ailede Huzur Başarı psikolojisi Deneyimsel Tasarım Öğretisi Dtö Kim Kimdir fayda huy İlişkilerde Ustalık

SOSYAL SORUMLULUK PROJELERİMİZ

  • Üniversite Zirveleri

Popular Posts

  • HASET
    Güncel tıp ilimleri daha ziyade somut hastalıklar üzerine yoğunlaşmış durumdadır...   Elbette soyut hastalıklarda güncel tıp biliminin d...
  • İLGİNÇ
      Aslında insanın az bilmesinde eleştirilecek bir şey yoktur... Her az bilen öğrenmeye yönelik gayreti ile ilmini arttırabilir...   Ki...
  • DENGE TAŞI
      Herkes... Neredeyse istisnasız herkes... Sevilmek... Sayılmak... Önemsenmek... İlgilenilmek... Aranılan... Özlenilen... Va...
  • DAĞLAR GİBİ...
      Bazı sorular vardır hayatta... Herkesin cevap aradığı... Ama cevabı her merak edene verilmeyen...   Herkesin iştahını kabartan... ...
  • SANMA
      Her öveni dostun... Her had bildireni düşmanın... Her seveni aynı sanma...   Kimisi münafıklığından över... Kimisi dostluğundan terbiye ed...
  • FESAT
     Kendi yanlışları ve kendi çirkinlikleri sebebiyle... Köşeye sıkışmış kötülerin ana silahıdır fesat... Tıpkı bir akrebin kaçacak yeri ka...
  • AKORT
    Kim demiş ? Kim demiş eğlenmek veya dinlenmek haramdır diye...   Her üreten bunalır... Her bunalan eğlenmelidir...   Her hareket eden yorulu...
  • GİBİ
    Kül müsün ? Ay mı ? Yoksa güneş mi ? İnsanlar üçe ayrılır... Küller... Aylar... Güneşler...   Emici tüketiciler... Tıpkı...
  • NEDEN?
     İlginç bir yazı olacak bu... Vaktin varsa git bir çay koy kendine... Ya da belki bir kahve... Sen nasıl istersen... Hele birde deni...
  • ANATO-PSİKO RESET - IV
      Bölüm IV   Oooohhhhhhh... Sonunda ulaştın , zirveye vardın...   Elbisesinin uçlarından duvağına baktığın o heybetli gelinin... Ş...
Copyright © 2015 Deneyimsel Tasarım Öğretisi İLİM

Created By ThemeXpose