AZ EMEK ÇOK TÜKETİM

İki binli yıllara girildiğinde Çin mallarının çarşıları ve pazarları istila etmeye başlamasıyla birlikte önemli bir değişim yaşandı. "Ne alırsan 1 milyon" gibi sloganlarla tanınan milyoncu dükkânlar hızla yayıldı. Bu dükkânlar plastik ve plastik türevlerinden üretilen her türlü ürünü içeren çeşitli eşyaları ucuz fiyatlarla sunuyordu. Mutfak gereçleri, süs eşyaları, oyuncaklar, tekstil ürünleri ve daha birçok kategoride ürünler bu dükkânlarda bulunabiliyordu. "Hint Pazarı", "Japon Pazarı", "Sosyete Pazarı" gibi adlarla anılan bu yerler genellikle Çin ürünleriyle doluydu.

Bu istila sonucunda zamanla tüketim konusunda bir kırılma yaşandı. Bu ürünler çok kaliteli olmasa da hem çok ucuz hem de yeniydi. ‘Kullan At’ ya da tek kullanımlık ürünler çöp dağları oluştursa da işportanın sonunu getirmişti. Kullan at anlayışı çok çabuk yayıldı. Çünkü bulaşık derdi yok, silme derdi yok, kırılma derdi yoktu. Olsa da üzülecek kadar bir değeri yok, hatırası yoktu. Kullan ata ve yeniye öyle alışıldı ki insanlar zamanla ikinci el bir eşya kullanmak istemez hale geldi.

İnsanların alışveriş alışkanlıkları ve tüketim tercihleri hızla evriliyordu. Bu da işletmelerin ve esnafın adaptasyon yeteneklerini sürekli olarak test ediyordu. Eskiler alırım satarım yerine bez afişlere ‘Patron çıldırdı’, ‘Büyük indirim’ yazar oldular. Son çeyrek yüzyılın her beş yılında tüketim alışkanlıklarımız konusunda sanki çağlar kapanıp çağlar açılıyordu.

Halbuki otuz yıl önce bu ülkede insanlar ikinci el bir ürün kullandığı için eksiklik hissetmez, bunu tekrarlamaktan çekinmez, alay konusu da olmazdı. Bir eşyadan tastamam faydalanılır, hayrı görülürdü. Peynir tenekeleri saksı olur, naylon poşet olmadığı için birçok şey saklanan eski gazetelere sarılırdı. Ahşap bir mobilya, kitap, elbise ya da döşek kaçıncı defadır bilinmez yeni alıcısının ihtiyacını karşılardı.

Günümüzde bir ailenin yıllık atık miktarının yaklaşık iki ton olduğu bilinmektedir. Bu, insanların doğaya bıraktığı atıkların ciddi boyutlara ulaştığını göstermektedir. Atıkların bu kadar hızla artmasının temel nedeni tüketim alışkanlıklarının değişmesi ve kontrolsüz tüketim eğilimidir.

Teknolojinin hızla geliştiği çağımızda insanların daha az emekle daha çok tüketim yapmalarını hedefleyen bir eğilim gözlemlenmektedir. Bu durumun zaman ve enerji tasarrufu sağlamak amacıyla üretimde kullanılacağı varsayılmaktadır. Ancak kolaylık ve konfor sağlayan teknolojik gelişmelerin insanları daha çok beceriksizliğe ve atalete sürüklediği gerçeği de göz ardı edilmemelidir. Özellikle görseller ve müşteri yorumları ile karar vermeye zorlanan bireylerin gereğinden fazla ve kalitesiz ürünleri tüketme eğiliminde oldukları gözlemlenmektedir.

Cep telefonun hayatımıza girişinden sonra insanlarda oluşan teknoloji açlığı aşınma sonrası duvarları patlayan bir baraj gibiydi. Adeta her yer teknoloji seli altında kaldı. Telefonlar internetle bütünleştikten sonra da arz talebi karşılayamaz oldu. Mobil ödeme, yapay zekâ, büyük veri, bulut, çip, kripto para, nano, giyilebilir ve drone teknolojileri çok çabuk hayatımızda yerlerini aldı. Bu gelişmelerin bir sonucu olarak arama motorları, sosyal medya, siber güvenlik ve e-ticaret şirketlerinin doğuşu gerçekleşti. Tabii ki bundan insanların alışveriş tercihleri de nasibini aldı.

Reklamlar, sosyal medya ve çevresel etkilerle insanlar sürekli olarak tüketim çağrısına maruz kalıyor. Ancak bu tüketim akışının faturası giderek daha fazla bir şekilde çevremize ve bireysel yaşamlara yansıyor.

Aşırı tüketim bireysel ve toplumsal düzeyde bir dizi olumsuz sonuca yol açmaktadır. Ekonomik olarak bireylerin bütçeleri üzerinde ağır bir yük oluşturmakla birlikte tasarruf yapma yeteneklerini azaltmaktadır. Çevresel olarak aşırı tüketim doğal kaynakların aşırı sömürülmesine yol açarak atıkların artmasına neden olmaktadır. Ayrıca tüketimlerimizin üzerimizde ruhsal ve duygusal olarak etkisi vardır. Sahip olduğumuz maddi şeyler bizi mutlu etmek yerine daha fazla arzu yaratır ve içsel tatmin duygumuzu zayıflatır.

Tüketim alışkanlıklarımızı mümkün olduğunca kaliteli, çeşitli ve gerçekçi bir şekilde yönlendirmek önemlidir. Gerçek hayatta deneyimler yaşamak, sanal dünyanın ötesinde geziler yapmak ve çevremizdeki güzellikleri keşfetmek ruhsal ve duygusal sağlığımızı desteklerken aynı zamanda da tüketim alışkanlıklarımızı dengelememize yardımcı olur.

Küçük tüketim alışkanlıklarına geçiş yapmak hem bireysel mutluluğumuzu artırmamıza hem de çevremizi koruma konusunda bir adım atmamıza yardımcı olacaktır. Daha az tüketerek sadece gerçek ihtiyaçlarımızı karşılamakla kalmayız aynı zamanda daha bilinçli ve sürdürülebilir bir yaşam tarzı benimseyerek çevremize ve gelecek nesillere de katkıda bulunuruz.

Küçük mutluluklar aslında büyük başarıların temelini oluşturabilir. Sahip olduğumuz şeylere gerçekten değer vererek ve basite disipline olarak daha derin bir memnuniyet ve mutluluk elde edebiliriz. Bu nedenle sadece fazlasına sahip olmanın değil, sahip olduklarımızın değerini bilmek ve onları amacına uygun kullanmak önemlidir.

 

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

18 yorum:

  1. Endüstriyel üretim hızı insanın tüketim hızına hetişeremiyor. Ama insan gerçeğe göre yaşayınca her imkan tatmin edecek kıvamda oluyor…

    YanıtlaSil
  2. Alışkanlıklar...21 Şubat 2024 00:56

    Bugün yaptığı bir davranışı yarın yaparken utanır hale gelebiliyor insan. Bugün yapmam dediği, yarın vazgecemezi olabiliyor... Gerçeğin özelliği, değişmiyor olması, insanın gerçeği değişiyor sanması algılaması...

    YanıtlaSil
  3. elinize sağlık. Az üretim ile çok tüketim ister herkes. insan ürettiğinin altında tüketmesi lazım.

    YanıtlaSil
  4. Umarım bir gün tüketerek mutlu olmayacağımızı fark edebiliriz. Gözümüzü sahip olmadıklarımıza dikeceğimize sahip olduklarımızın ne kadar kıymetli olduğunu anladığımız zaman birçok şeyi aşabiliriz

    YanıtlaSil
  5. Tüketimin azı ve kaliteli olanı insana iyi gelir.

    YanıtlaSil
  6. Tüketim, kara delik gibidir. Hep daha fazlasını isterken toplamdı seni esir alır...

    YanıtlaSil
  7. Aşırı olan her şey zarar. Insan bunu yaşamadan öğrenmesi zor. Iyi bir gözlemci olursa ancak kacinabiliyor. Bu şekilde yazılar da neden kacinmamiz gerektiği bilgileri edinmemizi sağlıyor.

    YanıtlaSil
  8. Ne güzel özetlenmiş, ülkemizin şuanki durumunun sebepleri...

    YanıtlaSil
  9. Sahip olduğumuz maddi şeyler bizi mutlu etmek yerine daha fazla arzu yaratır ve içsel tatmin duygumuzu zayıflatır.

    YanıtlaSil
  10. Atıkların bu kadar hızla artmasının temel nedeni tüketim alışkanlıklarının değişmesi ve kontrolsüz tüketim eğilimidir.
    Günümüzde 1 aile yıllık atık miktarı tüketimı 2 ton.
    Bu tüketimlerimizi nereye kadar devam edeceğiz.

    YanıtlaSil
  11. Günümüzde çok daha belirgin hale gelen bir konu. Bir tarafta israf diğer tarafta kıtlık. Tüketimlerin ihtiyaç doğrultusunda olmaması ve patronla birlikte toplumlarında çıldırmışcasına hareket etmeleri. Çıldıranlardan değil akledenlerden olmak ümidiyle. Kaleminize sağlık.

    YanıtlaSil
  12. Mustafa Sayıcı2 Mart 2024 11:50

    Demek ki neymiş Mutluluk istiyorsak üretimlerimizin tüketimlerimizden fazla olması gerekiyormuş :)

    YanıtlaSil
  13. Şuan insanlar neden böyleler çok iyi anlıyorum, elinize emeğinize sağlık

    YanıtlaSil
  14. Sanki şu soruyu sordurdu. Fazlasına sahip olmak mı yoksa sahibinle iyi olmak mı?

    YanıtlaSil
  15. İnsan bir işle meşgul olurken mutlu olmalı, işin sonucuyla değil...

    YanıtlaSil
  16. İnsanın zor imtihanlarından birisi de var olandan vazgeçebilmesi. Varken sakınmak, varken almamak, varken kullanmamak, varken harcamamak. Bunu başaramadığı zaman, var olana bağımlı oluyor. Sonr bağımlı olduğu şey bir gün yok olunca ya azalanınca depresyona giriyor. İsyan ve hatta inkar ediyor insan… Çünkü bu son sahnede yani “yok” sahnesinde kullanacağı bir sabır yok elinde. Sabır ekmemiş, sabır büyütmemiş “yok” olana kadar.
    Doğru giriş kapısı; varken yokluğu yaşayıp, sabrı kuşanabilmekti…

    YanıtlaSil
  17. Materyale bağlı kalınan yaşama arzusu insanı MATERYAL'e dönüştürür.

    İhtiyaçların sonu var ama isteklerin yok. İstekler bizi sürekli dipsiz tüketime götürüyor.
    Tükettiğimizi fark edemez hale geliyoruz.

    İnsanın bunu nasıl çözümleyeceğini yazar "BASİTE DİSİPLİN OLMAK" cümlesi ile basit hale getirmiş.
    Ellini sağlık.

    YanıtlaSil