İnsan iletişim kurar.
İnsanlarla,
Hayvanlarla,
Bazen de bitkilerle…
Ama karşısında bir varlık yokken,
İletişim kurmak zordur.
Her şeyini insana anlatamaz.
Fakat anlatacak o kadar çok şey varken,
Kendisini anlayacak,
İçini rahatlatacak,
Bir aktarım gerek.
İçindekileri kâğıda dökmek kalıyor geriye.
O kâğıdı okuyan kimse yok belki.
Fakat O kâğıdın arkasında kendisi var aslında.
Arkasında bir şahit bırakıyor insan,
Bir delil,
İçindekilerin şahidi,
Yaptıklarının, gördüklerinin, hissettiklerinin yansıması var
o kâğıtta.
Kendisini kendisine şahit bırakarak,
Kelimelerle kendini anlatmaya çalışarak,
İçini döker insan.
Belki sadece kendisi değildir şahit olan.
Bir de onu her zaman izleyen, işiten, bilen bir YARADAN var.
Kendisine, kendisinden daha yakın bir RAB.
Her anına,
Her hissine şahit bir RABbi var insanın.
O kâğıt belki de kendisine bile itiraf edemediklerini,
RABbine sunmaya çalışan bir insanın çabasını da gören bir
RAB.
Zaten aslında asıl içimizi bilene,
İçimizdekileri anlatmak değil miydi mesele…
Ama insan hep gördüğünü seçti anlatmak için.
Hâlbuki en son gitmesi gerekendi gördüğü.
Asıl derdinin devası görünmeyende gizliydi.
Evet, görünmeyen gizliydi.
Fakat hep en ortada,
En burnumuzun dibinde,
En yakınımızda olandı en gizli olan.
Marifet ise görünmeyeni görebilmekteydi.
Görünmeyene kendisini
anlatabilmekteydi.
Kendisini en iyi bilene kendini itiraf edebilmekteydi.
Kendisini bilenlere
Kendisini bileni bilenlere
Selam olsun…
Kalemine sağlık.
YanıtlaSilRABBini bilenlerden olmak temennisiyle.
İnsanın kimseye anlatamadığı problemlerini kağıda dökmesiyle başlıyor o problemin çözümü.
YanıtlaSilİlim ilim bilmektir ilim kendin bilmektir
YanıtlaSilİnsan kendini bilse o kendine yeter
Herşeyi gören, duyan, bilen var elbette... Mesele insanın bunu bilebilmesi...
YanıtlaSilOysa görünmeyenin görünmemesinde bir hikmet vardı. İnsan o hikmeti gördüğünde, tüm gördükleri ve göremedikleri gerçek anlamını bulacaktı...
YanıtlaSilBizi bilmesine rağmen bize merhamet eden, ne büyük!
YanıtlaSilSöz uçar yazı kalır
YanıtlaSil