ADALETİN BU MU...?

Bazen bozkırın bağrından yükselen acı bir yakarış...

Bazen de medeniyetin beşiğinden yankılanan bir serzeniş... 

Canımız acıdığında bu sorunun öznesi bazen dünya oldu…

Bazen de hakkımızı çaldığını düşündüklerimiz... 

Kimi zaman acı acı “Adaletin bu mu dünya?” diye eşlik ettiğimiz bir türkü sözünde… Kimi zaman da hareketli bir şarkının “Yanına kalsa da, yarına kalmaz” sözlerinde… Bir odak noktası olmuş... 

“Ağabeyime alıyorsun da bana niye almıyorsun?” diye, babasına ağlayan çocuğun aradığı şey olmuş...

Adına kitaplar yazılmış, dersler okutulmuş... 

Nakaratlarda kendine yer bulmuş... 

Uğruna mahkemeler kurulmuş olan... 

Adalet...

İnsanlar adaleti, istedikleri sonucu alamayınca mı arar? Yoksa kendisi hak etmemiş de olsa adaleti arayabilir mi? Yine aynı ses tonuyla ve beklentiyle…

Her şeye dair beklentisi olan “insanın" adalet beklemesi doğal. Peki, birbirlerine göre tam tersi davranış sergileyen iki insanın günün sonunda bekledikleri şeyin aynı olması ne kadar doğal?  

İstediği olmayınca annesine defalarca vuran çocukla annesine yardım eden çocuk aynı olabilir mi?

Dersine çalışan gençle “ekranı” elinden düşürmeyen genç, birbirine denk olabilir mi?

Emek veren elemanla kaytaran ne kadar bir olabilir?

Peki, duvarı çatlatıp çıkan çiçekle yapay “solmaz” çiçek? 

Ya yük alanla yük olan?

Dost ile düşman?

Adil ile zalim?

Geceyle gündüzün eşit olmaması gibi… Hiçbiri birbirine ne eşittir ne de denktir…

                                      

Aynısını yapmak, aynısını vermek, aynısını söylemek değildir. Adalet, benzerini yapmak da değildir. “Hakkını vermektir” der Deneyimsel Tasarım Öğretisi.

Ne kadar ekmek, o kadar köfte misali... Fakat; insan tabiri caizse ekmeği olmadan yemeye çalışıyor köfteyi. Kotayı ekmekle değil, etle doldurmaya çalışıyor. Oysa insan, midesine bile hak ettiğini vermiyor. Nasıl olur da dışarıda adalet arayabilir? Yahut midesinden adil davranmasını bekleyebilir? Oysa o kişinin midesi bile aynı tepkiyi vermiyor. Sahibi ona adil davranmazken, aynı şeyi yaparak karşılık vermiyor. Mide, o insanın aşırı yemesine karşı doğru tepkiler veriyor. O aşamada elbette o kişinin karın ağrısı olacak. Lakin bunun sebebi mide değil, emanet olarak verildiği kişidir. Mide “sen böyle yaparsan ben de çalışmıyorum o zaman” demiyor. İnsan, yine bir yerlerde adalet isteyip, mutluluğu aramaya çalışıyor: “At bir hap, ağırısı geçsin.” Tekrar ve tekrar... Sonra ne mi? “Benim mide sıkıntı ya... Bu işler de hep beni bulur! Bu nasıl iş?” diye feryat eder. Gerçek “sıkıntıyı" bulamayınca, bu sefer yaptığı şey midesini aldırmak. İşin acı özeti şu: “mideme hakkını vermedim ve hayattan adalet bekledim...” 

Ufak bir çocuk tüm gücüyle annesine vursa ne olur? Annesi de kalkıp ona vurur mu? Gerçek annesiyse vurmaz tabii. Adalet, aynını yapmak olsaydı ne olurdu? Annenin de çocuğuna tüm gücüyle vurması gerekirdi. Ancak adalet; aşırılaşmamaktır, kıvamda olmak, mutedil kalmaktır. O zaman aşırılaşana, aşırılıkla karşılık verilmez. Kötü söze, kötü sözle karşılık verilmez. Ama insan altta kalmak istemez. Yanına kalsın istemez, yarına da kalsın istemez. Hemen olsun, şimdi olsun ister. Fakat; gerçeğin gerçekleşme stili, yani bir zamanı vardır. O hemen değil, zamanı geldiğinde gelir. Çünkü o duvarı çatlatan çiçek bir anda duvarı delmedi. Damla damla suyunu alarak hayat buldu ve güneşine ulaştı. 

İnsan o çiçeğin tohum olduğu geçmişine gitse ne yapar? Yine o dilinden düşürmediği soruyu sorar. Ve peşinden “Diğer çiçekler toprağındayken bu çiçeğin hakkı çalınmış” der. Çünkü insan sebeplere göre değil, sonuçlara göre tepki verir. Zaten golü burada yer, adaleti tam da burada ıskalar.

Hayat insana asla borçlu kalmaz. Acı borcunu da öder, haz borcunu da. Öyleyse, hangi zalimin yanına kar kalmış ki hayatın adil olmadığını söylüyorsun ey insan? Kim hakkını alamadan gitmiş ki sana yanlış yapanla didişiyorsun?

Nerede olduğunla, hangi şartta bulunduğunla ilgilenme. 

Sen yeter ki o çiçek gibi bulunduğun yerle ilgilenme. Sana emanet olarak verilenlerin hakkını ver. 

Yeter ki sen, senin hakkını ver.

Ki hayat da sana hakkını versin. 

Çünkü adalet sadece adil olana değil, herkesedir. 

Kiminin payına acı düşer, kiminin payına sevinç. 

Rastgele değil, yapıp edilenlere göre... 

Adil olana ödül...

Zalim olana ceza...

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

17 yorum:

  1. Gerçekten adalet bugün çok karıştırılan ve çorba olan bir kavram haline dönüştü. Bu durumu lehine kullanan da var aleyhine de. O yüzden farkındalığı arttıran keyifli bir yazı olmuş teşekkürler.

    YanıtlaSil
  2. Yaptıklarımıza bakmadan istediğimiz sonuca ulaşmayınca şikayet etmeye o kadar alışmışız ki adaletin ne olduğunu düşünmek aklımızın ucundan bile geçmemiş.

    YanıtlaSil
  3. Adalet kavramı üzerine çok güzel ,açıklayıcı bir yazı olmuş. Elinize sağlık.

    YanıtlaSil
  4. Emeklerinize sağlık 🙏🏼
    Çok kıymetli, anlamlı bir yazı olmuş.
    Teşekkür ederim ..

    YanıtlaSil
  5. Her yaptığımız tepkilerin tamda hak ettiğimiz gibi alacağımızın, dışarıda hiç de suçlanacak ve övünecek kimse olmadığını her cümlesinde derinden hissettiren bir yazı.

    Okurken nerelerde adaletli oldum? Nerelerde olmadım? Yüzleşme yaptıran bir makale.

    Kaleminize kuvvet.

    YanıtlaSil
  6. Hep suçu ve beklentiyi dış dünyada bekliyoruz.
    Pekı biz ne yapıyoruz?
    Gerçekten çok anlamlı, okurken çok gerçek ve samimi inandığım ve yaşadım yani. Şahit olmak ne güzel. Teşekkürler deneyimsel öğreti. Farkı fark etirdiğin için

    YanıtlaSil
  7. Adaleti beklemeden önce kendimizin adil olabilmesi dileğiyle. Kaleminize sağlık🌿

    YanıtlaSil
  8. Emeğinize sağlık, 🌱

    YanıtlaSil
  9. İnsan adaletin tecelli etmesi konusunda sabırsız oluyor, uğranılan haksızlığın karşılık bulmadığı veya kendi hak ettiğini alamadığı, bulamadığı düşüncesi kötü hissettiriyor..oysa takdiri ilahi varı, bizlere gerçek adaleti hatırlatan, okurken içimi rahatlatan bu yazı için teşekkürler.

    YanıtlaSil
  10. Elinize sağlık. Çok açık ve faydalı bir yazı.

    YanıtlaSil
  11. Çok güzel bir yazı olmuş

    YanıtlaSil
  12. Elinize sağlık. İşin ilginç tarafı hayatta en haksız insan dünyada adalet yok diyor. Her türlü iftira ve haksızlığa uğrayan ise dünya da adalet var diye inanıyor...

    YanıtlaSil
  13. Hakkın Hakkı...3 Ağustos 2025 22:40

    Hakkını vermeyince hakka da haksızlık edilmiş olmaz mı... Eşit olmayanları eşitleyince hakka haksızlık olmaz mı... Hakkı hak edene verebilecek yaşantılar ne güzel ne sevilesi...

    YanıtlaSil
  14. "Yeter ki sen, senin hakkını ver ki hayat da sana hakkını versin." Hakkı bilenlerden olabilmek ümidiyle. Teşekkürler,

    YanıtlaSil
  15. İnsan adaleti kendi nefsi ile ölçüyor
    En büyük problemlerimizden biri
    Kalas hesaplar yapmak
    Onda var bende yok, halbuki bende olan neler neler onda yok
    Ama onu görmek zor...
    İnsanın adaleti ne kadar kısıtlı...

    YanıtlaSil
  16. "Yeter ki sen, senin hakkını ver.

    Ki hayat da sana hakkını versin. "

    Biz insanoğlu her zaman sonucu kendi lehimize isteriz ama çoğu zaman hakkını vermeyiz...

    YanıtlaSil